BALKAN SAVAŞLARI
Yirminci yüzyılın başlarında, yani 1910'larda, bir ayağı Adriyatik Denizinde, bir ayağı Yemen'de, bir eli GİRİT'te, diğeri Basra Körfezinde olan, üç kıtaya yayılmış Osmanlı İmparatorluğu içinde bulunduğu zorluklar nedeniyle, 1912-1913 yıllarında yaşanan BALKAN SAVAŞLARI sonunda Balkanları kaybetmiş ve ecdat yadigarı ata topraklarımıza yani Avrupa Türkiye’sine veda etmiştik. Batı dünyasının “Şark Meselesi” dediği TÜRKLERİN Orta Avrupa ve Balkanlardan sökülüp atılması, İstanbul’un geri alınması, hatta Anadolu’dan çıkarılması planının önemli bir safhasının gerçekleştiği dönemdi.
İmparatorluğu oluşturan değişik etnik ve dini kimliğe sahip toplumlar bağımsızlık talebiyle Devlete karşı silahlı ayaklanmalara girişiyorlardı. Trablusgarp[1] nedeniyle İtalyanlarla savaşırken Arnavutluk isyanı[2], o bitmeden Arabistan'da (Yemen’de) İmam Yahya ayaklanması[3], arkasından Makedonya Bulgar gizli ihtilal komitelerinin faaliyetleri yoğunlaşmaya başlıyordu. Yüzyıllardır beraber yaşayan, Bulgar'ı, Sırb'ı, Yunan'ı, Arnavut'u ve Türk'ü birbirine girmeye başlamıştı.
1686’da başlıyan “Türk ve Müslüman Soykırımının” bugün zirveye ulaştığı bir dönemdi o günler. Kendi halinde hayatlarını sürdürmeye çalışan masum kadın, erkek, yaşlı, genç, çocuk ve bebekleri korkunç bir zulümle katlederek, göçe zorlayıp yerinden yurdundan ederek, soykırım yapmışlardı. Çok büyük toprak ve nüfus kaybının yarattığı muazzam göçlerle, Türkiye’nin bugünkü demografik yapısına temel olan, tecavüz ve acımasızlıkla çok büyük bir toplumsal travma yaratan, oralarda kalanlara da elem ve ızdıraplarla dolu acı günler yaşatan bir faciaydı.
Amerikalı Prof.Justin Mc.Carthy’nin de yazdığı gibi “Müslümanların uğradığı kayıpların tarihsel önemine rağmen bu kayıplara........
© Önce Vatan
visit website