ALADAĞ’I AŞAN EDİP: SULTAN RAEV
HAYRİDDİN SULTANOV
Çağımızın ünlü yazarı, devlet ve toplum adamı, yetkin diplomat Sultan Rayev’i ülkemiz aydınları ve okurlarına tarif etmeye ihtiyaç yok sanırım. Zira, Özbek halkının samimi ve büyük dostu olan bu eşsiz sanatçının ülkemizdeki çeşitli uluslararası konferansların, kültürel forum ve toplantıların, sergi ve yarışmaların düzenli katılımcısı, çoğu zaman da organizatörü olduğunu kamuoyumuz iyi biliyor. Buna rağmen, sanatçının hayat hikâyesi ve toplumsal faaliyeti hakkında okurlara daha fazla bilgi vermek için, önce, yazarın yaşam öyküsüne, doğup büyüdüğü topraklar ve yetiştiği edebi ortama ışık tutmamız gerekir. Sultan Rayev, 13 Temmuz 1958’de Oş vilayetinin Karasu ilçesine bağlı Coş köyünde doğdu. Kırgızistan Millî Üniversitesi Gazetecilik Fakültesi’ni tamamladı. Çalışma hayatına Kırgızistan Kültürü gazetesinde muhabirlikle başladı. Daha sonra Asaba (Bayrak) gazetesinde yazı işleri müdürü yardımcısı, Kırgız Ruhu gazetesinde de yazı işleri müdürü olarak çalıştır. ABD’nin Kanzas Üniversitesi’nde gazetecilik üzerine staj yaptı. 2002 yılından itibaren Kırgızistan Eğitim ve Kültür Bakanı Yardımcısı, Kültür ve Sanatı Destekleme Derneği Başkanı, Devlet Kültürel Kalkınma Komisyonu Başkanı, Cumhurbaşkanı Danışmanı, Başbakan Danışmanı, Kültür, Enformasyon ve Turizm Bakanı görevlerini üstlendi. 2021-2022 yıllarında Türk Devletleri Konseyi Baş Katip Yardımcısı olarak faaliyetine devam etti. 2022 yılından bugüne kadar Uluslararası Türk Kültürü Teşkilatı (TÜRKSOY) başkanı olarak Türk platformunda kültürel-insani işbirliğini geliştirmeye öncülük etmektedir. Daha önce bu nüfuzlu teşkilatın başında bulunan Azerbaycanlı ünlü şarkıcı, sanat doktoru, profesör Polat Bülbüloğlu (1993–2008) ve Kazakistan Emektar Sanat Adamı, profesör Düsen Kaseinov (2008–2022) da Türk birliğini pekiştirme yolunda önemli çalışmalara imza attılar. Günümüzde TÜRKSOY’un faaliyeti daha da genişlemiş, yeni aşama katetmiş, teşkilat tarafından uçsuz bucaksız topraklarda ikamet eden Türklerin ortak değerlerini koruma ve geliştirme, ortak servetimiz olan eşsiz tarihî mirasımızı, çağdaş kültürümüzü öğrenme ve dünyaya yayma, büyük atalarımızı ölümsüzleştirme konularında önemli projelerin gerçekleştirildiğine tanık olmaktayız. Özellikle son yıllarda üye ülkeleri arasında kültür ve sanat günleri, gençler ve tiyatro festivalleri, bilgi şölenleri, uluslararası konferanslar, edebi etkinlinler organize bir şekilde gerçekleştirilmektedir. Köhne ve güzel şehirlerimiz Türk dünyasının kültür başkanti ilan edilmekte. Büyük şair ve düşünür Ali Şir Nevaî adını taşıyan uluslararası ödül tesis edildi. Aynı zamanda teşkilatın öncülüğünde şair ve düşünürlerin adını taşıyan araştırma merkezleri yürürlüğe konuldu. TÜRKSOY Yazarlar Birliği ve Mümtaz Şiir uluslararası edebiyat festivali düzenlendi. Türk Dünyası Sinemacılar Birliği kuruldu. Ülkemizde yayımlanan 100 ciltli Türk Edebiyatının İncileri kitap serisinin sunumu uluslararası çerçevede gerçekleştirildi. TÜRKSOY’un 30.yılı üye ülkelerin başkentlerinde ve UNESCO karargahı Paris’te yüksek seviyede kutlandı. Burada teşkilatın bütün faaliyetini aktarmak imkansız elbette. Önemlisi, bu faaliyetlerin gerçekleşmesinde TÜRKSOY başkanı olarak Sultan Rayev’in verdiği hizmetler, özverili çalışmalar, Türk birliği ve işbirliğini her yönden pekiştirmeye yönelik yeni gayeleri ve girişimleri hepimiz için örnek niteliğindedir. Daha önce vurguladığımız gibi, Sultan Rayev’i Özbekistan’ın, Özbek edebiyatının gerçek dostu biliriz. Çocukluğu Oş’ta, Özbekler arasında geçti. Dolayısıyla halkımızı, örf-âdetlerimi iyi tanıyor. Kırgız topraklarında yetişen Tursunbay Adaşbayev, Abdugani Abdugafurov, Osman Timur, Şevket Rahman, Ahmedcan Melibayev, Zuhriddin İsamiddinov, Erkin Baynazarov gibi edipleri, Şeyh Alaeddin Mansur, Enver Kâri Tursunov gibi din bilginleriyle ahbaptır. Yeri gelmişken vurgulanmalıdır ki, Sultan Rayev kutsal Kur’an-ı Kerim’in Kırgızcaya aktarılması gibi büyük sorumluluğu ve sevaplı vazifeyi yerine getirmiştir. Bu işte Alaeddin Mansur’un editör olarak kendisine verdiği yardım ve tavsiyelerden dolayı ona hep saygı ve minnet duymuştur. TÜRKSOY’un Özbekistan’da gerçekleştirilen bütün etkinliklerde Sultan Rayev Özbekçe konuşmaktadır. Bu, dostumuzun halkımızda karşı yüksek sevgi ve saygısının belirtisidir. Sultan Rayev, aynı zamanda, Özbek edebiyatı ve sanatı örneklerinin diğer Türk dillerine aktarılmasına, Özbekistan’daki hayatla ilgili edebi ve bilimsel çalışmaların, albüm ve filmlerin yapımına özel bir önem verir. Sultan Rayev’in namı Aladağ’ın yüksek zirvelerini çoktan geçmiştir. Kendisinin Kırgızistan Halk Yazarı, Kırgızistan Emektar Sanat Adamı unvanları, Danaker nişanı, Toktagul Devlet Ödülü, farklı ülke ve teşkilatlara ait Altın Gül (Gürcistan), Cengizhan (Moğolistan), Atatürk (Türkiye), Daniyel (Kore Cumhuriyeti), Lomonosov (Rusya), Dostluk (Kazakistan) nişan ve madalyaları ile ödüllendirilmiş olması fikrimizin ispatıdır. Kimi kalem erbabı vardır ki dünyadan, toplumdan kopup hep yazmakla ilgilenirler. Şayet bu mümkünse, edebiyatın leyhine de olabilir. Ancak başka bir tip yazar daha vardır ki, onlar sosyal hayatın dışında olmazlar, olamazlar; ülkenin istikbali ve refahı için kendini düşünmeden hep ön saflarda mücadele ederler. Hem sorumluluklar üstlenip hem sanatla ilgilenmek asla kolay değildir. Bu, her şeyden önce, kendi huzuru ve isteklerinden, bencilliklerinden tamamen vazgeçmek demektir. Büyük atamız Ali Şir Nevaî Hazretleri bunun en güzel örneğidir. Bu bağlamda, Ernest Hemingway’in: “Yazar, sadece sanatsal eserleriyle değil, toplumsal sorumluluk sahibi bir kişi olarak, güçlü bir yurttaşlık duruşuyla, iyi çalışma ve çabalarıyla insanlığın güzel ve müreffeh geleceğine aktif olarak katılmalıdır.” sözleri anlamlıdır. Hepimizin bildiği üzere, dünyaca ünlü yazar, toplum adamı Cengiz Aytmatov farklı yıllarda Pravda gazetesinde ve İnostrannaya Literatura dergisinde çalıştı. Kırgızistan Yazarlar Birliği ve Kırgızfilm stüdyosunun faaliyetlerini geliştirme konusunda eşsiz hizmetlerde bulundu. Kırgızistan Cumhuriyeti Parlamentosu’nda, Sovyetler Birliği parlamentolarında aktif bir milletvekili olarak faaliyette bulundu. İlk başta SSCB’nin, daha sonra Kırgızistan’ın Lüksemburg, Hollanda ve Belçika’daki büyükelçisi olarak çalıştı. 1995-2008 yılları arasında merkezi Taşkent’te bulunan Orta Asya Halkları Kültür Kurulu başkanlığını yaptı. Issıkgöl Forumu uluslararası barış hareketini organize etti. Sultan Rayev’in biyografisine bakan kişi onun büyük üstadının yolunu takip ederek sanatsal ve toplumsal faaliyetleri uyum içinde yürüttüğünü, en önemlisi, her iki alanda da büyük başarılara imza attığını görür. Bu bağlamda Cengiz Aytmatov, öğrencisinin Prensesin Gözyaşları adlı kitabının ön sözünda Kırgız Kırgız edebiyatına yeni, parlak bir yeteneğin cesur bir sesle girdiğini vurgulayarak, onun yaratıcı geleceğini öngördüğünü söylememiz, sanırım, yanlış olmaz. Bu konuda yazarın kendisi, Cengiz Aytmatov adlı eserinde detaylı olarak anıyor. Bugün Sultan Rayev dünyaca ünlü bir yazar ve diplomat olarak ortaya çıktı. Onun ideolojik ve sanatsal açıdan olgun onlarca kitabının dünyanın farklı ülkelerinde basılması, İngilizce, Fransızca, Rusça, Macarca, Çince, Ukraynaca, Türkçe, Kazakça, Azerice, Özbekçe, Tatarca ve diğer dillere çevrilmesi ve yaygın olarak tanınması uluslararası kültür çevrelerinde tanınmasını Türk edebiyatımızın büyük bir başarısı olarak kabul ediyoruz. Elbette şimdi bu kadar açıklamanın ardından Sultan Rayev’in eserlerini kısaca da olsa incelememiz, onun romanlarını, şiirlerini, hikâyelerini okurken edindiğimiz unutulmaz izlenimleri siz değerli okurlarımızla paylaşmamız doğaldır. Fikrimizi elinizdeki kitapta yer alan Manas Ata’nın Evladı hikayesiyle başlayalım. “Risalet’in doğuracağı gün yaklaştıkça bedeni ağırlaştı. Birkaç gün içinde doğum sancısı başlayabilir. Ama son sınav günü de yaklaşmakta. Bunu düşünürken ne yeyip içtiğinin farkında değil. Doğum yapmaktan ziyade bu zorlu sınavı geçebilse rahatlayacak...” Hikaye böyle başlıyor ve bu ilk cümlelerden itibaren okuyucunun dikkatini mıknatıs gibi kendine çekiyor. “Nasıl bir sınav bu acaba?” sorusu okuyucunun huzurunu çalar. Hikâyenin başkışısi yakında doğum yapacaak bir öğrenci-gelin üniversite sınavı konusunda neden bu kadar tedirgin? Bir çocuk dünyaya getirmek daha zorlu; öbür dünyanın kapısına gitmek gibi değil mi? Risalet için “Doğum nedir? Sancı başlasın, gerisi kolay. Bu yüzden yüklü olmasına rağmen koşar durur, sabah akşam son sınavı düşünür.” Risalet’e doğumdan daha zor görünen bu “kahrolası sınav” nasıl bir bela acaba? Bunun tabii ki nedeni var. Şayet “sınavı geçerse burs kazanır. Geçememekten Allah korusun. Eşiyle birlikte kıt kanaat geçinirken bu burs hayatlarını kurtaracak.” “Anatomi dersi için mükemmel görsel olabilecek zayıf bir vücuda sahip” eşi de, onun dert ortağı. “Sobadaki ateşi yakan da külünü temizleyen de o. Odun olarak girip kül olarak çıkar. ” Karısının aklında kalmasının dileyen bir edayla “alnındaki boncuk boncuk terleri silerek” yarınki sınav için Manas destanını yüksek sesle okumaya devam eder: “Özgür ve güvenli bir ülke bekleyen halkı henüz görmemişiz. Halk için canını veren eri henüz görmemiş. Aladağ’ı geçmişiz ama henüz dağı görmemişiz...” Aksilik bu ya; koca gece boyunca kitap okumuş, karı dinlemiş, sabah “güneş boyu yükselmiş olmasına rağmen kuş yuvası kadar kiralık evlerinde (üstelik şehrin bir kenarında) iki genç mışıl mışıl uyuyordu. Çalar saatin sesini duymamışlardı bile. Şans elden gitti mi her şey üst üste gelir işte. Bir bu eksikti. Sınav saati sekizdi. Oysa saat çoktan sekizi geçmişt. Çala çala yorulan saat ibreleri artık onu gösteriyordu.” Risalet sokağa koşuyor! Hamile değil mi, ağır ağır yol alır; Allah’ım n’olur otobüsü kaçırmasın! Bu haliyle bile “Profesörün acelesi yok, sen de acele etme, sınav on birde bile bitmez. Omuraliyev, her öğrenciyi en az bir saat sorguya çeker. Kuru ekmekten kıl çekercesine zavallı öğrencileri ezmekten zevk duyar” diye kendini teskin eder ama korkusu yine de geçmez. Risalet sınavın son dakikalarına doğru yetişir. Gaddar profesörün dikenli kinayelerinden sonra bir tane bilet çeker. Ne yazık ki soru Manas, Kahramanlık Destanı’dır. Gözleri soruya takılınca kalbi kılıfından fırlayacakmış gibi oldu. “Bitti. Her şey bitti. Kocasının geceleri ona okuduklarının tek satırını bile hatırlamıyor. Hatırlamaya çalışıyor ama nafile.” “Kızım, doğru........
© Önce Vatan
visit website