menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

AK PARTİ GERÇEKTEN PKK TERÖRÜ İLE MÜCADELE ETMEK İSTİYORSA İLK YAPACAĞI İŞ ULUSLAR ARASI İKİZ YASALARI KALDIRMAK OLMALID

20 0
01.01.2024

Türk Milleti 22 ve 23 Aralık 2023 günü Irak’ın kuzeyinden gelen acı haberlerle yasa boğuldu. Pençe-Kilit Harekatı bölgesinde PKK’ lı Teröristler tarafından gerçekleştirilen hain saldırıda iki günde 12 Mehmetçik şehit oldu.

Uzun bir süredir bir anda böyle toplu şehadet haberi alınmadığından daha önce sadece şehit ailelerinin evlerine düşen kor ateşin yakıcı sıcaklığını bu defa tüm Türk milleti duydu. Mehmetçiklerin şehadeti yurt sathında derin bir acı yarattı. Halkımız metanetle şehitlerini toprağa verirken yurdumuzun her köşesinde Teröre Lanet toplantıları yapıldı. Yetkili makamlarca bitti olarak ilan edilen terörün yarattığı acı ve hüzün tüm yüreklerde hissedildi.

Şurası bir gerçek ki kırk yılı aşkın mücadeleye rağmen terör belasını topraklarımızdan kovamadık. Peki neden? Neden bir hep bu acıları yaşıyoruz.? Neden çare bulamıyoruz. ? Nerede yanlış yapıyoruz. Ne yapmalıyız? Tüm bunlar cevabı bulunup acilen tedbir alınması gereken temel sorunlarımızdır.

AKP 2002 Kasım ayında iktidarı devralırken ülkemizde PKK terörü sıfır düzeyinde idi. Bilahare Irak’ın işgali ile başlayan süreçte ABD desteği ile Kuzey Irak’ta Federe Kürt Devleti kuruldu. Böylece bölgede yapılanan PKK Terör örgütü üzerindeki kontrol ve denetimimizin kısmen kalkması ile ülkemizde terör yeniden geldi oturdu. Güneydoğu Anadolu başta olmak üzere şehirlerimiz yeniden savaş alanına döndü. Ülkemizin hiçbir yerinde can ve mal güvenliği kalmadı. ABD’n Büyük Ortadoğu Planı çerçevesinde yaptığı operasyonlar ile Suriye iç harbinin neticesi olarak 900 Km.lik Suriye sınırımız üzerinde de ABD destekli terör bölgeleri oluşturuldu. Sonunda 1200 Km.lik güney sınırlarımızın her tarafından ülkemize PKK saldırısı olabilecek bir ortama erişildi.

PKK Terör Örgütünün ölümcül tehdidinin oluşması ve gelişmesindeki en büyük etken olarak 24 Haziran 2003 tarihinde TBMM’de kabul edilerek yürürlüğe giren “ULUSLARARASI İKİZ YASALAR’ı görmüş ve Bildiri-Yorum köşesinde “İkiz Yasaları Durdurmalıyız” başlıklı yazılar yazarak hem yöneticilerimizi ve hem de kamuoyunu uyarmıştım. Bu yasaların yürürlüğe girmesi ile ülkemiz terör belasına batacak ve kan gölüne dönecek demiştim. Ama sesimizi kimselere duyuramamıştık. Çünkü bu yasalar ile terörün gelişmesi için her türlü imkân sağlanmış ve teröre uygun ortam devlet eliyle yaratılmıştır.

Bu yasalar ile terör örgütleri gayri kanuni yollardan hayli zorlanarak yürüttükleri faaliyetlerini Uluslararası yasalar ve bizim kendi koyduğumuz İKİZ YASALAR vasıtasıyla çok daha kolaylıkla yerine getirme imkanı verilmiştir.

Peki, bir devlet böyle bir kötülüğü kendi kendine yapar mı? Devlet kendi bindiği dalı göz göre göre keser mi? Yapmaması lazım ama yapılmıştır.

İKİZ YASALAR konusu yeni değildir. Tam 37 yıllık bir mazisi vardır. Bu milletin seçtiği vekiller bu yasaların ardındaki tehlikeyi görmüşler ve otuz yedi yıl kabul etmeyerek büyük bir hizmet yapmışlardır. İşte bu bekleyen “Siyasi ve Medeni Haklar ve Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar” başlıklı uluslararası sözleşmeler AKP ve CHP vekillerinin oylarıyla 4.6.2003 günü hızla kanun haline getirilmiş, 37 yıl bekleyen sözleşmeler 37 dakikadan kısa sürede TBMM’de onaylanmıştır.

İkiz Yasaların neler getirdiğini birkaç cümle ile özetleyelim;

Yıllardır “HALKLARA ÖZGÜRLÜK” sloganlarıyla kan gölüne çevrilen ve amansız bir kardeş kavgasının içine sokulan ülkemizde kabul edilen bu iki yasanın ilk maddeleri; “Bütün halklar kendi kaderlerini tayin etme hakkına sahiptirler “ ibaresiyle başlıyor. Sanırım bu tek cümle dahi kanunların içeriği hakkında yeterli bilgiyi veriyor.

Bu yasalar; ülkemizde yaşayan halklara, her türden etnik topluluklara, mezheplere, farklı toplumsal kökenlere, tarikatlara, cemaatlere ve yerel gruplara kendi........

© Önce Vatan


Get it on Google Play