Cazda yeni bir soluk
Çağlayan Yıldız ve Oğuz Büyükberber ile son albümleri “HUE” üzerine ve müzikle ilgili konuştum. Bu anlamda hiçbir müzik röportajında sorulmayanları kendilerine sordum. Onlar da sorularıma büyük bir içtenlikle cevaplar verdiler. Keyifle okumanız dileğiyle…
ÇAĞLAYAN YILDIZ
Biraz PUJA’dan bahseder misin? Bu fikir nasıl doğdu? Niye adı PUJA? Label olarak hedefin var mı?
Puja, Antalya’da benim hayata geçirdiğim bir müzik prodüksiyon şirketi… Aslında her şey, Antalya’da düzenli ve en iyi kalitede caz konserleri organize etme gereksinimiyle başladı. Sonra bu fikir diğer ürünlerini vermeye başladı ve PUJA Stüdyo Musicafe doğdu. Orası, performanslardan eğitime, kayıtlardan provalara, mutfağından ev ortamına pek çok bileşeni bir araya gelen, tamamen underground bir mekan haline geldi. Ne yazık ki, bu mekan, Covid sürecine yenik düştü, ancak yolumuza devam ettik. Şimdi, daha özel ve donanımlı yeni PUJA Stüdyo ile kayıt, prodüksiyon ve eğitim alanlarına odaklanıyorum. PUJA Music Label’ından çıkan ilk albümümüz “HUE” oldu ve sırada bekleyen başka albümler de var. Label olarak en büyük hedefim, hiçbir tür ayrımı yapmadan ve ticari kaygılara kapılmadan, müzisyenlerin kendileri gibi olabildikleri, özgün ürünler ortaya koymalarını sağlamak. Benim için bir eserin 3 kişinin ya da 3 milyon kişinin ruhuna dokunması arasında hiçbir fark yok, o ruhlara hangi seviyeden dokunduğunun önemi var. Bu arada, PUJA, Sanskritçe kökenli bir kelime olup "ibadet", “saygı sunma” veya “adak” anlamına geliyor. Uzak Doğu inanç sistemlerinde; tanrılara, doğaya, kutsal varlıklara ya da bir öğretmene duyulan derin saygıyı ifade etmek için kullanılan bir terim. Bir eylemden çok, bir ruh halini ve niyeti temsil ediyor. Biz de bu ismi, müziğe ve sanata duyulan derin saygıyı, tutkuyu ve adanmışlığı çağrıştırdığı için seçtik; evrensel ve zamansız bir anlam taşıdığına inanıyoruz.
Caz ve diğer doğaçlama müziklerde Trio, Quartet, Sextet ya da Combo yerine niye Duo’yu tercih ettiniz?
İki kişilik sohbet ayrı bir şeydir, üç kişilik sohbet apayrı bir şeydir, dört kişilik sohbet apayrı bir şeydir… apapapapapapapap… diye gider. Burada kasıtlı bir tercih yok. Ya da sonuna kadar var. Sohbette olduğu gibi. Bizim bu arada Oğuz Büyükberber ile birlikte yer aldığımız sorunuzda adı geçen tüm bu yalnızlıklar ve kalabalıklar olagelmiştir hayat boyu.
Bu albüm son yıllarda üretilen diğer birçok albüm gibi sadece dijital platformlarda var. Bu bir avantaj mi yoksa dezavantaj mı? Çünkü siz LP, kaset ve cd döneminde de müzisyendiniz. Kıyaslama yapma şansınız var.
Kendince avantaj ve dezavantajları var. Kısaca özetleyecek olursak… Avantajları, artık kendi yapımcınız ve yayıncınız olmak çok daha kolaylaştı. Müziğinizi istediğiniz zaman, istediğiniz sıklıkta ve oldukça düşük bütçelerle yayınlayabiliyorsunuz. Artık her şeyin pazarı haline gelen sosyal medya sayesinde tanıtım yapmak, kampanyalar yürütmek ve hatta plak ya da CD formatında fiziksel kopyalar veya yan ürünler satmak çok daha erişilebilir hale geldi. Belki de en önemlisi “dağıtım” sorunu, ürünü plak şirketinin hangi lokasyonda hangi rafa koyacağı kararından kurtularak tamamen demokratikleşti ve dünyanın her yerinden ulaşılabilir hale geldi. Üretim aşamasında her sürecin kontrolü artık elimizde. (Örneğin ilk albümümüz AZ’nin kapağını kontrole gitmeseydik Oğuz Büyükberber’in “Çağlayan Yıldızlar” albümü olarak baskıya gidiyordu. Dezavantajları ise dijitalde, elinizde bir albüm kapağı, doğru personel, tanıtım yazıları ve bütünlüklü bir paket tutamıyorsunuz. Fiziksel bir albümün verdiği o somutluk hissi kayboluyor. Eskiden bir albümü seçip, bütçenizden bir bedel ödeyerek satın almak, o albüme gerçekçi bir değer katıyordu. Şimdi ise ayda 60 TL gibi bir ücretle milyonlarca parçaya sınırsız erişim sağlanıyor ve bu da müziklerin tümünü bir anlamda eşit derecede değersizleştiriyor. Bir diğer büyük sorun ise sınırsız veri akışı. Bu durum, dinleme alışkanlıklarımızı ciddi şekilde etkiliyor. Artık bir albümü baştan sona dinlemek bir yana, çoğu kişi bir parçayı bile tamamlamadan, ilk 15 saniyesini dinleyip başka bir şarkıya, albüme ya da türe geçiyor. Bu, dinleme ve algı bozukluklarına yol açıyor; adeta bir dikkat dağınıklığı (ADHD) yaratıyor.
Bu albümün canlı bir performansı olacak mı? Olursa eğer yine Duo mu olacak?
Bizim Duo olarak canlı performanslarımız olabilir, ancak albümün canlı bir performansı olmaz. Çünkü albüm, o anda çalındı ve bitti. Bizim müzikal sohbetimiz ve dağarcığımız baki, nerede ne çalarsak çalalım, onu çalıyoruz.
Caz albümleri olarak genellersek son 10 yılın belki de en az üretim yapılan dönemini yaşıyoruz. Ekstra iş, “gig”, program daha yaygın. Bu durumu neye bağlıyorsunuz?
Bunu, tüm dünyada yaşanan inanılmaz büyüklükteki değişimlere ve insanların artık ayıklayamayacağı kadar yoğun sınırsız veri akışına bağlıyorum. Müziğin (ve genel olarak tüm sanatların) geçmişteki en üretken dönemlerine baktığımızda, sanatçıların kendi "adacıklarını" oluşturduğunu görüyoruz. Bu adacıklarda, bir türlü sağlıklı izolasyon içinde hem........
© OdaTV
visit website