menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Yaşama Alışmak Lazım(mı)

13 6
13.07.2025

Feodal gurur ve onun ahlâkı izin verdi, az az yaşadım. Ömrüm çabuk bitmesin diye değil; aslında ortada birikmiş, bitecek bir şey yok. Sonra dayanamadım, sordum: nedir bu anlamsız gurur ve ahlâk. İşbYaşairliği dediğin de doğru temelde kurulmalı, değil mi? Bir kez gelmiş bulunduğumuz yaşam denen süreç, daha önce yürümediğimiz bir yoldan başka ne ki. Üstelik yol ruhsatsız, biz ise ehliyetsiz sürücü…

Yaşamla problemim, bize verilen ömür denen süre karşılığında istediği bedel. Ahlâk ve gelenek olarak kendini ortaya koyan kültür kurumlarına uymak yaşamın ana temasını oluşturur. Ancak bu şartlarda yaşama kabul ediliriz içinde yaşadığımız toplum tarafından. Aksi takdirde bedeli ağır olur.

Yaşama alışmak lazım mı, tam bilemiyorum. Alışmasak olmaz mı mesela. Yaşama alışmak, diğerlerine benzemek, faklılıklarını törpülemek, parmak izinin gösterdiği yolu terk etmek, böyle gelmiş, böyle gitsin demek. Tabii burada asıl soru/sorun, biz mi hâlihazırda cereyan eden hayata alışmalıyız, yoksa hayat mı kendimize araştırmalı. Reel yaşama alıştıkça borçlanır insan kendine. Zira, yaşam sürekli alışkanlıklara davet eder insanı.

Nasıl oluyor tam bilemiyorum, insan yaşama alışınca, kendine bakmaya o kadar odaklanıyor ki, uzaklara bakma ve görme konusunda körlük yaşıyor. Son yıllarda “selfi” denilen fiil bunun açık göstergesi değil mi? Sanırım patoloji dilindeki ismi de narsistik olmalı bu durumun.

İşte bu yüzden kalemimi sivriltip bu feodal yaşamın ahlâk balonunu patlatmak istiyorum.

Güzel bir yaşam hikâyesini beyninin kıvrımlarında beslemeyi kim istemez. Ama onun da bir bedeli olmalı, değil mi? Kimine bir ders, kimine bir hediye olarak verilen yaşama gerçek bir sahiplik, onu insan hatası bir süreç olmaktan kurtaracaktır. Bu nedenle yaşam ciddi iştir; bir seyir oyunu değildir. Ancak – ne yazık- izlenimim odur ki, yaşam bizsiz de akan bir süreç ve bir........

© Nokta Haber Yorum