Terk Edilişin Rengi
Mezarlığın yanından geçerken insan ister istemez bakıyor mezar taşlarına; taşlardaki yazılara; daha çok da doğum ve ölüm tarihlerine. Genç miydi, yaşlı mı; zamanında mı, zamansız mı tek etmişti yaşam onları. Belki sevecen bir baba, sadık bir eşti. Diğeri tüm erdemleri üzerinde toplamış bir kadın ya da değil. Zengin, yoksul, başarılı, vasat. Ama artık fark etmez; hepsi terk edilmiştir yaşam tarafından. Ölüme boy eğmişler yani. Kimisi inancını haykırarak, kimisi hasta yarağında, kimisi ne olduğunu anlayamadan bir anda… Bu nihai terk ediliş herkesin hakkı. Belki burada sorulabilecek en haklı soru, varlıklarıyla sürdürdükleri yaşam arasındaki o basit uyumu, yani mutluluğu yakalayıp yakalayamadıklarıdır. Yaşam tarafından terk edilmeye söyleyecek sözümüz olamaz. Bu yazıyla yapmak istediğim daha çok yaşarken terletilmeyi resmedebilmek. Gerçi “mutluluğun resmi” çizilememişti ama terk edilmenin en net görüntüsü olan mutsuzluğun belki…
Bir gün, konumumuz ne olursa olsun, mutluluğumuzun, mutsuzluğumuzun, rüyalarımızın “’dozu”’ ne olursa olsun yaşam bizi de terk edecek; tarihe mal olacağız. Belki beşer bizi unutacak ama hep tarihin karnında saklı kalacağız. Ama şimdi daha oraya varmadan/varmamış olan insanı anlatmalı. Sanırım hayatta her kişi en az bir kez terk edilmek fiiliyle yüz yüze gelmiştir. Ancak terk edilmenin kokusu, rengi, bıraktığı iz, imgesi herkeste farklı farklıdır. Terk ediliş, dünyada insanları birbirine bağlayan bağın, yüreğin de işe karışmasıyla kopmasıdır. Bu durum, yaşadığımız dünyanın sınırlarını değiştiren, tüm renkleri tek renge indirgeyen bir duygu bırakır insanda. Böylesi durumlarda hayat bizi hiç de istemediğimiz bir yaşama razı etmeye çalışır. O an, güneşin en alevli olduğu öğlen vaktinin bile karanlığa battığı, siyaha boyadığı andır sanki.
Var oluşa anlam bulmaya çalışırken, anlamsızlığın kuyusuna düşmek, terk edilişimizle birlikte, özgüvenimizin de bizi terk etmesi ne korkunç bir duygu… Tüm duygusal (maddi de olabilir) yatırımlarımızın bir anda sıfırlanması. Tam bir iflas durumu yani…
Terk edilen kişi yaralıdır. Can havliyle karşı tarafın tüm akılcı gerekçelerini bile çürütmeye yönelir. Yarasını bir biçimde sarmak tek derdidir. Yaşanan böylesi bozgunların........
© Nokta Haber Yorum
visit website