menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Türkiye’nin çetin sınavı: Sokak köpekleri

8 0
05.06.2024

Sokak köpekleri meselesi, salt hayvan sevgisi veya canlılara yaşam hakkı tanınması üzerinden ele alınamayacak kadar “sosyal” bir mesele haline gelmiş görünüyor. Hayvan haklarından şehir güvenliğine, sağlık sorunlarından çevresel etkilere kadar geniş bir spektrumda toplumu etkiliyor.

Sokak köpekleri konusundaki bireysel ve toplumsal tutum genellikle şefkat ve öfke arasında gidip geliyor. Ancak bu ikircikli duruş, sorunun köküne inmek yerine yalnızca yüzeysel tepkiler üretmemize neden oluyor. Gerçek bir çözüme ulaşabilmek için, duygusal tepkilerden ziyade, bilimsel verilere ve kapsamlı politikalara dayanan, kararlı ve tutarlı bir yaklaşım geliştirmek şart.

Yalnızca istatistiklerin soğuk diliyle değil, onların arkasında yatan trajedilerle de yüzleşmek gerekiyor. Genç bir öğrencinin yaşamını yitirmesi veya küçük bir çocuğun saldırıya uğraması gibi haberler, bu meseleyi derinlemesine bir güvenlik sorunu olarak ortaya koyuyor.

Dünya genelinde her yıl yaklaşık 35 bin insan, sokak köpeklerinin saldırıları sonucu hayatını kaybediyor. Türkiye'de ise bu sorunun her yıl yaklaşık 100 ila 200 arası insanın hayatını kaybetmesine neden olduğu belirtiliyor. Sadece 2024’ün ilk 5 ayında ülkemizde, sonu ölümle ya da yaralanmayla biten 463 köpek saldırısı gerçekleştiği kayıtlara geçmiş. Sokak köpeklerinin sayısıyla ilgili net verilere ulaşmak kolay değil ancak bu sayı ülkemizde 2,8 milyon ile 10 milyon arasında değişiyor.

Özellikle çocuklar, yaşlılar ve engelliler için sokaklar, başıboş ve saldırgan köpeklerin oluşturduğu tehdit nedeniyle giderek daha tehlikeli bir hal alıyor. Öyle ki bu, bir sosyal panik ve korku nesnesi haline dönüşmüş durumda.

Sadece insanlar da değil, başıboş sokak köpeklerinin kendi uysal hemcinslerine ve diğer canlılara da zararı dokunabiliyor. Ayrıca özellikle kırsal kesimlerde zaman zaman çiftlik hayvanlarının telefine neden oluyorlar.

Kent yaşamının karmaşası içinde sıkışıp kalan sokak köpekleri, doğalarından hızla uzaklaş(tırıl)ıyor. Bilim insanları ve veterinerler, yanlış beslenmenin bu köpekleri daha saldırgan hale getirdiğini belirtiyor. Sokak hayvanlarının gelişigüzel beslenmesi, onların doğal davranışlarını bozuyor, onları doğalarından koparıyor ve hatta doğal seleksiyon süreçlerini engelliyor. Hazıra alıştırılan köpekler aynı zamanda avlanma güdülerini yitiriyor ve giderek daha fazla, insan desteğine muhtaç hale geliyorlar.

(Bu noktada bir parantez açmadan geçemeyiz. Kedi ve köpek mamalarının üretimi ve ithalatı, çoğu ülkede olduğu gibi, Türkiye'de de yasal düzenlemelere tabidir elbette. Hem Sağlık Bakanlığı hem de Tarım Bakanlığı'nın izni ve denetimi altında gerçekleşir. Buna rağmen, denetim süreçlerinin daha da ciddiye alınması ve sıklaştırılması gerekmektedir. Çünkü mamalarda kullanılan içeriklerin kalitesi ve güvenliği, hayvan sağlığı üzerinde doğrudan etkilere sahiptir. Ne idüğü belirsiz katkı maddeleri ve düşük standartlar, hayvanların sağlığını riske atabilmekte, obezite, kalp ve damar hastalıkları gibi sağlık problemlerine yol açabilmektedir. Bu tür içeriklerin hayvanların doğal yapısını bozabildiği, ayrıca virüs taşıma ve saldırgan davranışlar ile kuduz gibi hastalıkların riskini arttırabildiği de uzmanlar tarafından dile getirilmektedir. “Alt tarafı hayvan maması” veya “sadece takviye gıda” olmasının, hafifletici neden olarak görülmemesi, üretim ve ithalat süreçlerinde izinlerin yanı sıra, mamaların içeriği üzerinde yapılan kontrollerin de titizlikle yürütülmesi, etkin bir denetim mekanizmasının kurulması gerekmektedir.)

Kent içinde serbestçe dolaşan bu köpekler, trafik kazalarıyla da karşı karşıya kalabiliyor.

Kuduz, capnocytophaga bakterisinin neden olduğu hastalıklar, pasteurella, MRSA ve tetanos gibi sayısız zoonotik hastalık, sokak köpekleri aracılığıyla insanlara bulaşabiliyor.

Tehlike, hayvanların sokaklarda çeteler oluşturarak belli bölgelerde hakimiyet kurmalarıyla daha da artıyor. Bu köpek çeteleri, özellikle yüksek koruma ve savunma güdüsüne sahip bazı köpek türleri tarafından oluşturuluyor.

Mevcut durumda insanların, günlük yaşam alanları olarak bildikleri mekanlar başıboş köpeklerin egemenlik alanlarına dönüşebiliyor ve bu durumda insanlar kendilerini aniden tehlikenin içinde buluyor. (Bu tehlikelere karşı insanların bir kısmı kendi önlemlerini almaya çalışıyor. Elektrikli şok aletleri, biber gazı gibi, kendilerini koruma amacıyla yanlarında taşıdıkları araçları, tehlikeli sokak köpeklerine karşı kullanıyorlar.)

Aslında sorunun kökeninde kentleşme süreci, insanların, kendi doğal yaşam alanlarını genişletirken, diğer canlıların habitatlarını işgal etmesi yatıyor elbette.

Başıboş sokak köpekleri meselesi, uluslararası arenada, ülke hakkında sağlık ve güvenlik endişeleri yaratarak Türkiye’nin imajını olumsuz etkiliyor. Dünya Sağlık Örgütü'nün raporları, ülkemizin kuduz riski açısından Avrupa'da hala yüksek riskli kabul edildiğini belirtiyor. Japonya, İsveç, Norveç, Hollanda, İngiltere, Fransa, Almanya, Kanada gibi bazı ülkelerin dışişleri bakanlıklarının Türkiye'ye seyahat edecek vatandaşlarını "başıboş köpekler" ve "kuduz" riski konusunda uyardığı biliniyor.

Tüm bu örneklerle birlikte yönetilmeyen sokak köpeklerinin kentsel yaşamla........

© Muhalif


Get it on Google Play