Tarım efsanesinin çöküşü
SADIK ÇELİK 2/2/21
Türkiye, sahip olduğu toprak, su kaynakları ve iklim şartlarından dolayı dünya üzerinde tarım için en elverişli ülkelerden biridir.
Hatta insanlık tarihinde bile ilk tarım ve buğday kalıntılarının izine Şanlıurfa Göbeklitepe’ de ulaşıldığı biliniyor. Ancak geçtiğimiz aylarda Türkiye Toprak Mahsulleri Ofisi’ nin Avrupa Birliği’ nden toplam 230 bin ton buğday alımı için uluslararası ihale açtığını duyurması son derece dikkat çekiciydi. Yerli üretim yetmeyince Kanada’ dan Meksika’ ya ABD’ den Etiyopya’ ya kadar birçok ülkeden nohut, mercimek ve kuru fasulye ithal etmeyi sürdürdük.
Ülkemiz bir zamanlar “Tahıl Ambarı” olarak anılırdı. Şimdi önümüzde duran tablo ise son derece iç karartıcı.
Türkiye’de tohumdan tarım arazilerine, üreticiden tarım işletmelerine kadar her alanda yeni bir devrime ihtiyaç var. Sahip olduğumuz geniş ve bereketli toprakları doğru kullanamıyoruz.
Tarım politikalarının doğru uygulanamaması nedeniyle tarım sektörü art arda ağır darbeler aldı. Bu politikalar üreticiyi canından bezdirerek neredeyse A’ dan Z’ ye tüm tarım ürünlerinde ithalatçı konuma geldik.
Zaten üretmeyen tüketen bir toplumuz. 1950’ li yıllardan beri ürettiğinin karşılığını tam olarak alamadığı için köyde yaşayan çiftçi topraklarını terk edip, büyük şehirlere göç etti, ediyor ve edecek. Köyünde toprağının efendisi olan köylünün toprağı artık bırakın başkasını, kendini dahi besleyemeyecek hale geldi.
Türkiye Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) Yönetim Kurulu Başkanı Özden........
© Muhalif
visit website