Suudi Arabistan’da neler oluyor?
Çin-Rusya ve İran ittifakı, şimdi Hint okyanusunun Doğu’sunda, ABD, Batı Avrupa ve Orta Doğu için yeni ve ciddi bir endişe. Şu sıralar jeopolitik, güvenilir tahmin yapmaya pek izin vermiyor. Ama şimdi yeni ittifaka karşı Suudi Arabistan’ı güçlendirmenin önemi açık. Bu bağlamda 2016 dan beri Prens Muhammed bin Salman’ın(MbS) attığı reform adımları bir başka “nereden nereye!” hikâyesi. Bu bölgesel tehdit karşısında batı ile daha fazla bütünleşme ihtiyacının sonucu mu? Dışarıdan destekli mi? Yoksa tabandan gelen taleplere yanıt mı? Başka ülkelere örnek olur mu? Bunları biraz düşünelim.
Suudi 2030 Vizyonu ile başlayan Toplumsal Dönüşüm Hamlesi
Suudi 2030 vizyonu kapsamında yapılan reformlarda Suudi Arabistan’ın ezeli- ebedi patronu ABD nin etkisi mutlaka olmalı. ABD sonunda “ılımlı İslam” projesini laik ve demokrat Türkiye’ye uygulatarak hata yaptığını anladı da, bu defa Vahabi Suudi Arabistan’da aynı modeli yaratmanın daha makul olacağına mı karar verdi diye düşünüyorum. Bu işi sınama ve yanılmayla yapmayacak kadar müktesebatı olan ABD nin, Türkiye’nin laik düzenine çomak sokmaya ne hakkı vardı? Zaten baştan beri olması gereken Suudi Arabistan’ın laikleşmesi ve daha da önemlisi radikal İslami akımların arkasındaki Suudi mali desteğinin çekilmesinin sağlanması değil miydi? ABD, Türkiye’nin en az 50 yıl geriye gitmesine kapı araladıysa gerçekten çok yazık. O kapıdan geçenlere ise ne diyeceğimi bilemiyorum.
Tabandan yükselen talebe gelince, bilindiği gibi Suudi Arabistan’da 32 milyon insan yaşıyor. Nüfusun yaklaşık yüzde 70 i ise genç ve çocuk. Eğer MbS’in 2030 vizyonu kapsamında öngördüğü siyasi, iktisadi, kültürel ve eğitimsel reformlar, bu genç nüfusun, genç ve dinamik Prens’ten talebi ise, ışığı gördüler demek. Suudi Arabistan’daki genç kuşak zenginliğin verdiği imkânla belki dünyayı daha iyi tanıdı. Terk edip gitmek yerine ülkenin geleceğini Vahabi bağnazlığının pençesinden kurtarmayı destekliyorlarsa bu çok önemli. Bu MbS için, şimdi hemen bir “Gençliğe Hitabe” kaleme almanın tam zamanı. Telif hakkı bizim. Ama isterse uyarlayabilir. Gurur duyarız.
Bilim ve teknoloji çağında, bireysel özgürlüklere soluk veren kamusal reformların adım adım yürürlüğe girmesi, değişim ve dönüşüm için önemli. Ama Prensin eski düzenin devamından yana olan gruplara karşı göze aldığı riskler hesaba katılırsa, reformların arkasında başka ihtiyaçlar da olduğu düşünülebilir. MbS in vizyoner kimliğinden kuşku yok. Değişimi zamanında gerçekleştirmeyen ve laiklikten geri atım atan toplumların geriye gittiğini görüyor olmalı. Kendisine iyi bir misyon edindi. Ama işini tevazu ile yapıyor. Örneğin hiç “Arap Yüzyılı” iddiasında bulunmuyor. Cesaretle attığı........
© Muhalif
visit website