Geleceği ile Oynanan Türkiye
İlk ve orta eğitimde yapılanları ve yapılmak istenenleri ibretle izliyor ve ideolojik saplantılarla planlanan eğitim reformu ile ilgili büyük bir endişe yaşıyoruz. Milli Eğitim hep deneme tahtası olmuştur. Ama hiç bu kadar büyük bir geri bırakma tasarımına tanık olmamıştık. Biz, talebenin öğrenci, muallim veya muallimenin öğretmen olduğu dönemde okula başladık. Oysa şimdi iktidar büyük “Türkiye Yüzyılı Maarifi” iddiasıyla öğrenciyi Taliban, laik öğrenciyi Suhte (danişment), öğretmeni de Molla, Muid veya Müderris haline getirme peşinde. Cumhuriyetin her kurumunu yıpratıp, yozlaştırmak, her kazanımını yok etmek amaç. Milli Eğitimi yeniden Maarif olarak tanımlamak ise ilk eğitim reformunun yapıldığı 1924 ü çağrıştıran bir aldatmaca. Oysa ortada sadece geleceği ile oynan bir Türkiye var.
Çok Özel Anılarla Serencam-ı Maarif
Cumhuriyet döneminin ilk eğitim reformu 1924 yılında Tevhid-i Tedrisat Kanunun ilanı ile başlamıştı. Eğitim ve öğretimin laikleştirilmesi, medrese ve okul ikiliğine son verilerek eğitimin bütünü ile Milli Eğitim Bakanlığına veya o dönemdeki adı ile Maarif Vekâletine bırakılması, karma eğitime geçilmesi ile eğitimde cinsiyet ayırımcılığına son verilmesi Türkiye’ye çağdaşlaşma yolunda ivme kazandırmıştı. Evet, medreseler kaldırılmıştı. Ama çağdaş din görevlileri yetiştirmek için imam-hatip okulları ve ilahiyat fakülteleri açılmıştı. Birçoğumuz daha sonra yapılan çeşitli değişikliklere rağmen çağdaş, demokratik ve laik eğitim sisteminin ürünüyüz. Ankara’da 80 kişilik bir sınıfta okula başladığım 1958 yılından, liseyi bitirdiğim 1969 a kadar, iyi donanımlı ve adanmış öğretmen kadroları tarafından eğitilmiş olmanın değerini şimdi çok daha iyi anlıyorum. O 80 kişilik, üç tedrisat öğretimi barakalarda sürdürmek zorunda olan öğretmen o denli gayretliydi ki, kimi vekil veya memur, kimi fakir göçmen çocuğu olan sınıfın hepsine 1959 Nisan ayında okuma ve yazmayı söktürmüştü de okuma bayramı yapmıştık. Bağıra çağıra veya cetvel dayağı ile hepimize eğitimde ilk adımları attırdığı için öğretmen Handan Oğultürk’ü hep rahmetle anarım. Bize bir ulusal gurur, küçük yaşlarda bir vatan bilinci ve gelecek ufku kazandırmaya çalışmıştı. Büyüyünce hepimiz meslek sahibi olup, vatana hizmet etmeliydik.
Şimdi sandıkları gibi dinsiz de değildik. Bir kere dini ailelerimizden “ahlaki akideleri” ile öğrenir, bununla her sabah okulda “ant”........
© Muhalif
visit website