Çıktık açık alınla
Geçtiğimiz günlerde Onat Kutlar Belgeseli (Aşk, Ateş ve Anarşi Günleri-Önder Esmer)’ni izlediğimizde hiç duymamış olanlar için gerekli tüm donanımı verirken; ilk Türk Sinematek Derneği’ni kurma çabası ardında yatan, İstanbul Üniversitesi-Hukuk Fakültesinin bir avuç gencinin hayata armağan ettiklerinin mirasını soluduğumuzu ve her nefeste, belki ne kadar gerilerinde olduğumuzu; duyanlara-duymayanlara ve hatta duymak istemeyenlere sunmuştu.
Onat Kutlar’ın fikir ve aydınlanma dalgalanması, aslında çağın kapsayıcılığı içerisinde bir şeyler yapmak isteyen; yetenekli, dirençli ama en çok sevgi dolu ve paylaşımcı, bana göre altın kuşağın çocukların, biraz daha alt basamakları, yaşça ağabeylerinden, ablalarından aldıkları, gördükleri feyiz ile ilk kez 1953 yılında, İstanbul Üniversitesi Talebe Birliği öğrencilerinin ( o zamanlar tüm ihtiyaçlar üniversite tarafından karşılanıyor), kendilerini çalıştırması için Avni Dilligil (1908-1971)’e müracaatları ve karşılıklı büyük bir fedakarlıklarla ürettiklerinin yansımalarını, bir gün yeniden açılan Çiçek Bar’da otururken, Can Kolukısa’nın, yönetmen Nurgül Bayram’a “Yavaş yavaş eksiliyoruz, bir şey yapmalıyız.” Sözü ile başlayan ve beş yılda, araya giren salgın dönemine rağmen kotarılan ve 30 Ocak 2024 tarihinde nihayet, yönetmenin, programı sunan Nedim Saban’ın takdimine giderken haklı sevincinin yansımasını, hep birlikte izledik.
Benim için çok çok önemli bir yerde olan Çevre Tiyatrosu’nun, kurucu ve oraya dâhil olmuş tüm sanatçılar (Kurucular: Altan Erbulak, Metin Serezli başta olmak üzere; Nevra Serezli, Füsun Erbulak, Şemsi İnkaya, Nisa Serezli, Tolga Aşkıner, Yıldız Kenter, Işıl Kasapoğlu, Ülkü Tamer, Lale Oraloğlu, Erol Keskin, Erol Evgin, Adile Naşit, Suna Keskin, Müşfik Kenter, Kadriye Kenter, Göksel Kortay, Kerem Yılmazer, Neriman Köksal, Nejat Uygur Tiyatrosu, Levent Kırca Tiyatrosu, Erdinç Akbaş)’ın, birkaçının, sanat işin içinde olunca ve temelini bildiğim ve “Gençlik Tiyatrosu Belgeseli”ni izlerken taşların yerlerine oturduğu ve bir kez daha ne kadar şanslı olduğumu hissettiğim, bir akşamı yaşadım.
Halkın içinde ve halkla olmak, üretmek ve art niyetsiz paylaşmak, işte böyle bir şey ve hepsi birbiri ile bir bütün.
Avni Dilligil ile başlayan rüyanın, Avrupa açılımını gerçekleştiren, yurt dışında sergiledikleri oyun sonunda, perdeyi yirmiye yakın kez açtıran bir güzel ruh onlar. Her daim genç kalabilmeyi başardıkları için kimi tiyatrocu, kimi tiyatro sanatının yönetmeni, kimi spiker, kimi film yönetmeni nadir de........
© Muhalif
visit website