HELAL KAZANÇ VE İŞ AHLÂKI
Çalışıp iş yapmak, mülk edinmek ve helalinden kazanmak insanın temel hak ve sorumluluklarından biridir. Çalışma hayatında yazılı hukuk kuralları yanında yazılı olmayan ahlaki normların da gözetilmesi, medeni toplum olmanın önemli bir özelliğidir.
İş ahlâkı, ekonomik ve sosyal alanda yaşanan yozlaşma karşısında iş hayatının ahlaki zemin üzerinde sürdürülmesi ihtiyacından doğmuştur. Çünkü çalışmanın ve iş yapmanın belli kuralları vardır. Bu kurallar kısaca iş ahlâkı kavramıyla ifade edilebilir.
İş ahlâkı, işçi ve işverenin dürüst davranması, emeğe saygı gösterilmesi, çalışma kurallarına uyulması ve ücret ödemede hassas davranılması gibi ilkelerin gözetilmesi demektir. İş ahlâkı ile ilgili kurallar, çalışanın görev duygusu ve erdem anlayışı ile desteklenmiş ve iş hayatına çekidüzen vermek üzere ortaya konulmuştur.
Emeğe saygının bir gereği olan iş ahlâkı, İslâm’ın ekonomik faaliyetlerde gözetilmesini istediği önemli bir değerdir. Çalışmayı ve helal kazancı ibadet sayan İslâm dini, iş ahlâkına aykırı her türlü tutum ve davranışı eleştirmektedir. Müslümanların gündelik hayatında sıkça kullandığı Allah’a itaat, Allah korkusu, kul hakkı, sorumluluk bilinci, helal, haram, günah, sevap, mükâfat, mücazat, cennet, cehennem, şeytan ve nefis gibi kavramlar iş ahlâkının etki gücünü artırmaktadır.
Kamu adına ya da özel olarak ticari teşebbüste bulunan kuruluşların, iş yöneticilerinin ve çalışanların iş ahlâkı konusunda uyması gereken bazı kurallar vardır. Ticari işletmenin yasalara uygun bir şekilde kurulması, elde edilen kazancın zekât ve yasal vergisinin ödenmesi, işveren, işçi ve tüketici haklarının korunması, benzer iş yapan şirketlerle haksız rekabet edilmemesi, müşteriyi aldatma ve yanıltmaya yönelik abartılı reklam yapılmaması, mal satımı ve hizmet alımında fahiş fiyat uygulanmaması, çalışanların sosyal güvenliğinin sağlanması iş ahlâkı açısından uyulması gereken kurallarından bazılarıdır. Yine işlerin plan ve programa göre yapılıp zamanın verimli kullanılması, tefecilik, rüşvet, karaborsacılık, yalan yere yemin, sahtekârlık ve dolandırıcılık gibi haksız kazanç yollarından uzak durulması, görev paylaşımında adalet ve liyakatin gözetilmesi, çalışana emeğinin karşılığının vaktinde ödenmesi ve çalışanlara gücünün üzerinde sorumluluk yüklenmemesi önemli iş ahlakı kurallarındandır.
İslâm’ın çalışma hukuku ile ilgili prensipleri sadece işverene yönelik değildir. Çalışanın da işverene ve çalıştığı kuruma karşı bazı sorumlulukları vardır. Çalışanın aldığı ücreti hak edebilmesi için her şeyden önce işinde dürüst olması gerekir. Çünkü emeğin korunması hakkı, işçiye sağlanan çalışma imkânlarının iyi değerlendirilmesine, iş yerinin mallarına haksız yollarla zarar verilmemesine ve iş kurallarına uyulmasına bağlıdır. Peygamber (s.a.v.)’in konuyla ilgili şu sözleri anlamlıdır: “Sizden birisi işini iyi yaptığı zaman Allah ondan razı olur.”[1] “En iyi kazanç, işine özen gösteren ve işverene saygı ile bakan işçinin elde ettiği kazançtır. İşverenin emirlerine sadakatle uyan bir işçi, kıyamet gününde sadaka verenlerle aynı hizada olacaktır.”[2]
Hadislerden de anlaşılacağı gibi, çalışanın işine özen göstermesi, işletmenin kurallarına uyması, işin niteliğine ve harcanan emeğe göre ücret talep etmesi, sır sayılabilecek bilgileri dışarıya sızdırmaması, amirine karşı yalan söylememesi, rüşvet, sahtekârlık ve dolandırıcılık gibi tutum ve davranışlardan uzak durması, gereksiz izin kullanmaması, çalışma süresine dikkat etmesi son derece önemlidir. Bütün bunlara karşılık işverenin........
© Mir'at Haber
visit website