FITRAT VE DİN
Kelime olarak yaratılış özellikleri anlamına gelen fıtrat,[1] insanın doğru ile yanlışı, gerçek ile sahteyi ayırmasına imkân veren sezgisel yeteneği ifade eder.[2] Akli, fiziksel ve ruhsal özelliklerimizin adeta çekirdeğini oluşturan fıtrat, insan tabiatında bulunan Allah’ı tanıma eğilimi, ruh temizliği, olumlu yeteneklere yatkınlık, duygu, düşünce ve istekleri doğru yönde geliştirebilme kapasitesi olarak da anlaşılabilir. Bu anlayışa göre insan hem düşünen, yorumlayan hem de inanan bir varlıktır.
İnsan için kutsal bir varlığa inanma eğilimi yani din duygusu doğuştandır. Allah Teâlâ insanı yaratırken inanma yeteneğini ve kendisine kulluk edebilme kabiliyetini onun zihin ve gönül dünyasına nakşetmiştir. Nitekim ilkel çağlardan medeniyetin geliştiği dönemlere kadar insanın bulunduğu her yerde bir ibadet ve mabet izine rastlandığı antropolojik araştırmalardan da anlaşılmaktadır. Şekil ve muhtevası farklılık arz etse de, insanların büyük çoğunluğu, daima dinlerden birine bağlanma gereği duymuştur. Bu durum insan türünde ortak bir özelliğe, ondaki dini yapının potansiyel olarak varlığına delalet etmektedir. Dolayısıyla tabiatüstü ilahî bir güce inanmanın insanlık için evrensel bir içgüdü olduğunu söylemek mümkündür.
Allah’ın Âdem (as)’den Muhammed (sav)’e kadar görevlendirdiği bütün peygamberlerin tebliğ ettiği fıtri inancın adı İslâm’dır. Bu yönüyle İslâm, kişinin adeta fabrika ayarlarında bir hayat yaşamasını sağlayan bireysel ve sosyal içerikli bir sistemin adıdır. Bu inanç sisteminde kişi hem kendi duygu ve düşüncelerini hem de sosyal faaliyetlerini yaratılış özelliklerine uygun olarak geliştirmek durumundadır. Aksi halde fıtratın dışına çıkılmış, rotasını yitirmiş bir gemi gibi savrulma dönemi başlamış demektir.
Tarih boyunca ilâhî mesajların farklı isimlerle gönderilmesinin temel nedeni, Allah’ın, fıtrattan uzaklaşan ve beşerî zaaflar yüzünden adeta yozlaşmaya uğrayan insanlığı fıtrat/tevhit çizgisinde sabit tutmak istemesidir. Bu hususla ilgili Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurulmaktadır:
“Sen yüzünü gerçek olan dine, Allah’ın insanları üzerinde yarattığı fıtratına çevir. Allah’ın yarattığını (fıtratı) değiştirmek mümkün değildir. Dosdoğru din işte budur. Ama insanların çoğu bunu bilmez.”[3]
Araf suresinde ilk yaratılış anında Allah ile insanlar........
© Mir'at Haber
visit website