İSİMLER YARATILIŞA HİZMET EDER
Haşr Sûresi’nin 22 ve 23. âyetleri “Huvallâhullezî” yâni “O, Allah ki” ifâdesiyle başlamış, âlemde/varlıkta Allah’ın “hüviyyet”inden başka bir gerçeklik olmadığı, görünen/görünmeyen bu “Rububiyet” işleyişinin özünde/kaynağında yalnızca “Hû” olduğu vurgulanmıştı. Şimdi 24. âyette ise “ki” takısı kaldırılmış ifâde “Huvallahu” yâni “O, Allah’tır” şekline dönüştürülmüştür. Anlaşılıyor ki; bu değişimin/dönüşümün nedeni her iki âyette verilen bilgilerden sonra artık gerçeğin net ve açık bir şekilde ortaya konulmuş/çıkarılmış olmasıdır. Başka bir ifâde ile söylenmek istenen; “Hû” Allah’tır ve “Hû”dan başka “ilâh” yoktur. Bütün bu oluşu “Hayy” ve “Kayyum” kılan, “Hû”nun sonsuz isimlerinin desteği/hizmeti/tecellîsi/tespihidir. Böyle düşünüldüğünde âlem yalnızca Rahmân’ın nefesinden var olmuştur dememiz mümkündür. Tüm canlıların nefesinin doğal sesinin “H” olması da bu gerçekliğin bir işâretidir.
Haşr/24. âyetinin tamamı şöyledir: “O, yaratan, var eden, varlıklara şekil veren Allah’tır. En güzel isimler O’nundur. Göklerde ve yerde olanlar, O’nu tesbih ederler. O, öyle üstündür, öyle hikmet sahibidir.”[1] Âyetin içeriğine baktığımızda dikkatimizi çeken şey, bu âyette sayılan “Hâlık, Barî ve Musavvir” isimlerinin insânın/varlığın yeryüzü sahnesindeki varoluşunu anlatan isimler olmasıdır. Her ne kadar müfessirler bu sûreye ad olarak seçilen “Haşr” kelimesinin “Beni Nadir” yahudilerinin “ilk sürgün” için toplanmasına işâret ettiğini söyleseler de aslında bunun insânın yeryüzündeki toplanmasıyla veyâ başka bir deyişle insânın yeryüzüne ilk sürgünü ile ilgili olduğunu da –ek bir bakış açısı olarak– söyleyebiliriz. Haşr/23. âyette geçen esmâlar rubûbiyetin âlemdeki işleyişini anlatıyordu, şimdi bu üç esmâ ise bize varlığın yaratılışını anlatmaktadır.
“Hâlik” ismi “halk” kelimesinden türetilmiş bir isim olup sözlüklerde karşılık olarak “yoktan var etme” veyâ “herhangi bir modele/örneğe sahip olmadan sıfırdan/hiçten bir şeyi inşâ etme” anlamlarıyla tanımlanmıştır. Bu ismin daha farklı bir ifâdesi “Hallak” şeklindedir ve bu kelime de “sürekli olarak yaratım içerisinde olma” anlamını içermektedir.[2] Bu isme “takdirine uygun olarak yaratan” anlamını verenler de vardır. Bu tanımlar içerisinde “Hâlik” ismini “yoktan var etme” olarak gösteren ifâdeler ister istemez insânı düşündürmektedir. Acaba bu tanımı yapanların “yokluk” kelimesinden kastettikleri nedir? Veyâ “yokluk” diye bir şey gerçekte var mıdır? Bir yandan Hz. Peygamber’in “Allah vardı ve O’nunla birlikte hiçbir şey yoktu!”[3] hadîsini rivâyet ederken diğer yandan “yoktan var etme” gibi bir anlayışı/iddiayı ileri sürmek bu konuda ne kadar isabetlidir?
Daha öncede söylediğimiz gibi yaratılışın temelinde “Ahadiyyet” mertebesinde kendini gizli bir hazine olarak nitelendiren “Mutlak Varlık”ın bu bilinemezlik hâlinden/durumundan kendini bilinebilirlik hâline dönüştürme ontolojik arzusu yer almaktadır. Bu arzunun ilk aşaması/taayyünü Hakk’ın kendinden kendine vukû bulan ilk tecellîsidir ve bu tecellîde mümkün bütün mevcûdatın sûretleri Hakk’ın Bilinci’nde “bilkuvve” olarak zuhûr etmiştir. Böylece eşyânın varlığa büründürülmeden önce Allah’ın ilmindeki ezelî kapları veyâ ilâhî isimlerin temel suretleri,........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Sabine Sterk
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Ellen Ginsberg Simon
Constantin Von Hoffmeister
Mark Travers Ph.d