KUR’AN’I TERKEDİLMİŞ KILMAK
İlim ve teknikte derecesi ne olursa olsun her devrin insanı, Kur’an’ı okuduğu veya dinlediği zaman kendi güç ve kabiliyeti ölçüsünde, onu kendine hitap ediyor bulur ve tatmin olur. Âlim ve cahile aynı anda tek bir hitapla nasibini vermek veya ruhen muhtaç olduğu ilacı sunmak, ilâhî kelam olan Kur’an’a has bir keyfiyettir.
Kur’an’ı terkedilmiş bir kitap halinde bırakmamak için onu indiriliş maksadına uygun olarak okumak, anlamak ve uygulamak zorundayız. Asr-ı saadette Kur’an hem lafzını ezberlemek, hem manasını kavramak, hem de düşünüp bilgi elde etmek ve yaşamak amacıyla okunurdu. Ne var ki Kur’an, sonraki devirlerde, özellikle de Emeviler döneminin başlarından günümüze kadar gereği gibi anlaşılıp uygulanmamıştır. Sadece lafzıyla okunur ve ezberlenir olmuştur. Günümüzde de Müslümanlar genellikle Kur’an’ı anlamamakta, sadece güzel sesli hafızlardan dinlemekle yetinmektedirler. Böyle olunca da Kur’an günlük hayatımızdan uzaklaşmaktadır. Onun iç dinamiğine aykırı görüşler farkında olmaksızın benimsenmekte, hayatımıza yerleşmekte, böylece Kur’an mehcur/terkedilmiş bırakılmaktadır.
Mahşer günü “ümmetim, ümmetim” diyecek olan rahmet peygamberi, Kur’an’ı terk edenleri rabbine şöyle şikâyet edecektir:
“Peygamber de ‘Ey Rabbim, kavmim bu Kur’an’ı terkedilmiş bıraktı’ der.” (25/Furkan:30)
Kur’an’ı terk çeşitleri şunlardır:
1- Dinlemeyi ve ona iman etmeyi terk etmek.
2- Okuyup iman etse de, amel etmeyi terk etmek.
3- Onu hakem kılmayı ve hükmüne başvurmayı terk etmek.
4-Onu düşünmeyi ve manasını anlamayı terk etmek.
5- Bütün manevî kalp hastalıklarında onunla tedavi olmayı terk etmek. (Sabunî, Safvetü’t Tefâsîr, 4/280).
Hz. Ömer: “Sizi, Kur’an’ı sadece lafzıyla okuyan kimse yanıltmasın. Kur’an’ı lafzıyla okumak, ancak dilimizden çıkan bir sözdür. Fakat onunla kim amel ediyor, onun doğruluk ve değer ölçülerine göre kim yaşıyor, siz esas ona bakın“ diyor.
Aynı konuda Hz. Ömer’in oğlu Abdullah (r.a) da şunları söylemiştir: “Biz Rasûlullah zamanında Kur’an’ı hafızamıza nakşederek ve hayatımıza taşıyarak........© Mir'at Haber
visit website