menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

BUGÜNKÜ ŞARTLARDA HİLÂFET MÜMKÜN MÜ?

15 1
23.01.2024

Son günlerde resmî ideolojinin sinir uçlarına dokunan ve “cumhuriyetin tosuncuklarının” kanını beyinlerine sıçratan konular, provokatif bir şekilde gündeme getirilmektedir. Bunun arkasında, mahalli seçimlere giderken kaos çıkarmak suretiyle mevcut iktidarı zor durumda bırakıp, bulanık suda balık avlama hesabı yaparak seçimlerden galip çıkma hayali kuran laik-kemalist ve bilumum kefere güçler vardır. “Filistin’e destek İsrail’e lânet” yürüyüşünde Kelimeyi Tevhid bayrağını taşıyan Müslümana saldıran provokatöre arka çıkanların kimler olduğunu sosyal medyadan takip edenler rahatlıkla bu sonuca varabilirler.

Tarihte “Hilafet Bayrağı” diye bir bayrak olmadığı konusundaki cehaletlerine bakmadan ısrarla Tevhid bayrağına “Hilafet Bayrağı” diyen bu cühela takımı, Hilafet üzerinden İslam’a olan kinlerini, gazete köşelerinde veya sosyal medya mecralarında tepinerek dile getirdiler.

Efendiler! İslam, bir yönetim biçimi önermemiştir. “Müslümanların işlerini Şûra temeline dayalı bir şekilde yapacaklarını” (42/Şûra.38). Dile getirerek devletin nasıl teşkil edilmesi gerektiğini asırların idrakine/o günün müctehitlerine havale etmiştir. Devletin çatısının şablonu verilseydi, dört halife bu şablona göre seçilirdi. Ama hepsi de ayrı usullerle hilafet makamına getirilmiştir. Fakat hiç biri de atamayla değil, kamu hukuku işletilerek o günün şartlarında yapılan yalın bir seçim usulüyle devletin başına gelmişlerdir.

Hani Türkiye’de fikir ve düşünce özgürlüğü vardı? Komünistler parti kurup, tarihin çöplüğüne atılmış faşist-kızıl sistemi istediği şekilde anlatıp kurumsallaşırken diliniz tutuluyor da, söz konusu İslam’ın Hilafet makamı olunca aslan görmüş yaban eşşekleri gibi ürküp tepiniyorsunuz! Hâlbuki ifade özgürlüğü bağlamında, şiddete başvurmadan Hilafet sisteminin tartışılması ve günümüzde bunun nasıl gerçekleştirilebileceğini konuşmak, yazmak ve bunun propagandasını yapmak -en azından komünistler kadar- Müslümanların da en doğal hakkıdır. Hapursanız da köpürseniz de buna alışacaksınız.

Bu girişten sonra sadede gelecek olursak; günümüz şartlarında Hilafet mümkün mü?

Müslümanların dünya üzerindeki dağınıklığı ve başsızlığı, onların perişanlığının birinci sebebidir. Osmanlının parçalanmasından sonra, emperyalist batı dünyası, cetvelle sınırlar çizerek İslam coğrafyasını parçaladı, kendi kültürünü yerleştirdi. Ve kendine sadık olacak tasmalı-kukla liderleri de başlarına koyup -görünüşte bağımsızlıklarını vererek- çekildi. Fakat sömürü hortumları sürekli varlığını devam ettirdi. Hafif milli kıpırdanışta hemen müdahale edildi, istemedikleri idareciler başa geçtiğinde darbelerle indirdiler. 1992’de Cezayir’deki FİS’in (İslamî selamet cephesinin) ve yakın geçmişte Mısır’da Muhammed Mursî’nin başına gelenleri hatırlayalım.

İslam âleminin parçalanmışlığı onun kaderi midir? Allah’ın “Tefrikaya düşmeyin, parçalanmayın(3/Âl-i İmran:102, 105) buyruğuna kulak verildiği sürece kaderi olmaktan çıkacaktır.

Öyleyse İslam birliğini sağlamak için çözüm ne olabilir?

Bugün Müslümanlar dünya nüfusunun #’ünü oluşturuyor. Dünyadaki Müslüman sayısı yaklaşık 1,5 veya 2........

© Mir'at Haber


Get it on Google Play