DİNLEYİN SİAD’LAR, SİZE BİR DİYECEĞİM VAR
Ve Gazze (Ticaretimiz devam ediyor, hem de iki taraflı, yediğimiz sebze-meyvelerin tohumu da onlardan. Oltayı yutan balık yem istemiyor.) ve Lübnan ve Narin ve Sıla utancımız devam ediyor. Hiçbir Müslüman dünyada olup bitenleri, görmezden duymazdan bilmezden gelme hakkına sahip değildir. Ve hayat devam ediyor. İmtihan oluyoruz, yaptıklarımız ve yapmamız gerekirken yapmadıklarımızla.
SİAD’lar dediğim bizim sanayici, iş adamı, esnaf ya da tarımlarla uğraşanlar da buna dahil. Yani, nam-ı diğer bizim “Yeşil Sermaye”. Yeşil Sermaye’nin de artık her çeşidi var. Mütedeyyini var, seküleri var, Milliyetçisi var, Muhafazakarı var, liberali var. Sermayenin aslında rengi birazda zamana, mekana, çevreye bağlı olarak değişkenlik gösteriyor.
Eskiden kişinin dini hassasiyeti, Helal-Harama dikkat etmesi, “Allah korkusu” ya da bu dünyada yanlış bir şey yaparsa onu Allah’ın göreceği, hem bu dünyadaki işlerinde bereketin kalkacağı, hem de öbür dünyada yanlış bir şey yaparsa cezalandırılacağı, iyi bir şey yaparsa mükafatlandırılacağı inancı vardı. Onun için ürünleri hakkında yalan söylemezler, ölçüyü tartıyı doğru dururlardı. Riba’ya bulaşmamaya çalışırlardı. Kamuyla iş yapmaktan, “Kul hakkı”, “yetim hakkı” endişesi ile uzak dururlardı. Öyle ya, kamu malı, “yetim malı” hükmündeydi ve “yetim hakkı”na girilirse, Allah onların namazı da kabul etmeyecekti. Malının zekatını ticarette 40’da bir, tarımda , Maden, su ve enerjide olarak yoksullara “borç olarak” ödenecekti. Sahi, lüks arabalarının, pahalı telefonlarının bir ihtiyaç olduğunu mu düşünüyor bunlar. O pahalı saatlerin, kıyafetlerin, aksesuvarların zekatını vermiyorlarsa, onların bu dünyada da ahirette de başlarına bela olacağını, bereketi yok edeceğini, başlarına, insin ve cinnin şeytanlarını toplayacağını hiç mi düşünmüyorlar.
Şimdi öyle mi ya! O günlerden bu günlere, ötekilerin dediği yere, yaptıkları işlere geldik: “Devletin malı deniz, yemeyen domuz!”. Rüşvetse rüşvet, torpilse torpil. Adalet mi, amaaan canım sende. Malının ayıbını gizlemek mi, yok canım malını cılalamak, övmek için sosyal media fenomenlerine para vereceksin, reklam ajansı görsellerle, sloganlarla malı ya da hizmeti cilalayıp parlatacak. Başkalarına benzemek mi dediniz, herkes kullanıyor derseniz, o malın itibarı artıyor. Moda renkler, tadlar, sloganlarla yeniyi pazarlayacaksınız. “Eskiyi unut, yeni yolu tut”! “Piyasa put”u kıskançtır.
Bizimkiler “kazanma”yı öğrendiler(!?) Uluslararası sisteme, modaya, akımlara, piyasanın taleplerine, beklentilerine, trendlere uygun hareket edeceksiniz. Ya doğrudan onlara ürün üreteceksiniz, ya da yerli ve milli diye onları taklit edeceksin. Onlar Cola üretiyor ya, başına sen ülkenin adını yazacaksın, ya da mesela “Zemzem” diyeceksin. Harcarken de onlar gibi harcayacaksın, ama bizimkiler onu da beceremiyor. Kendi geleneksel yürüyüşlerini unuttular, yeni girdikleri yolda da acemilikten bir türlü kurtulamadılar. Hala “yerli milli” takıntıları var. “Helal-Haram” konusunda çevreye ne deriz endişeleri var. Ama babaları ölünce çocukları zaten onlar gibi oluyorlar da, bu defa taklitçilikten kurtulamadılar diyeceğim de, ürün olarak taklit ediyorlar. Kendi müzklerini, tiyatrolarını, sinemalarını üretemediler. ThinkTang’ları yok. Sergilere de gidemiyorlar. Konferans filan da düzenlemiyorlar. Partiden birileri gelsin, Üniversiteden de popüler birini bulsunlar, onlar konuşsun bunlar alkışlasın. Cumhuriyetin ilk yıllarındaki gibi, tercüme, ürünleri gibi taklit. Zaten bu yeni kuşağın dinleri de taklit, dilleri de, tarihleri mefahir, dinleri menakıblarla süslenmiş. Meşhur bir hattatın bir hattını duvarına astı mı kendini sanata yatırım yapmış zannediiyor. Din zaten seromoni, ritüel ve ikonalardan ibaret, açılışlarında bir sema gösterisi, şatafatlı iftarlar, eğer biraz milliyetçilik varsa biraz mehdi, hemşehricilik varsa horon, Kafkas, zeybek, kılıç kalkan ya da halay eklediniz mi bu iş tamam. Renk vermek istemiyorsanız, ayın en popüler, sanatçısına konser verdirirsiniz olur biter.
İşçi ücretlerine girmeyelim şimdi, Cami derneğine, Kur’an kursuna, Cemaat ilişkisine bağlı, bir yardım daha verimli........
© Mir'at Haber
visit website