Bayramı Yaşarken Yüreğimdeki Acı Dinmiyor…
Bir mümin olarak, kardeşim olarak kabul ettiğim bir başka müminin bayramda ölüm ile burun buruna yaşadığı gibi açlıkla imtihan edildiği bir vakıa olarak önümde durduğu halde benim bayramı yaşayarak çoluk çocuğum ve torunlarım ile bayramı yaşamam tam bir nevrotik hal oluşturuyor.
Gazze halkı katliama uğrarken ve açlıkla burun buruna yaşamaya devam ederken, bayram gibi temel bir sevinç ve kulluğun billurlaştığı bir zeminde mümin bir kulun acı hissetmemesi düşünülemez! Gazze’de yaşananlara rağmen benim bayramı kutlamam ne kadar doğru bir eylem olarak kabule mazhar bir durumu işaret eder.
Bir mümin olarak acizliğimin doruğunda yaşarken, Gazze halkına herhangi somut bir yardımı ulaştırmada zorlandığım bir zeminde sadece boykot yaparak ki bunu Müslümanların çoğunun önemini dahi idrak etmediğini bilerek yaşamanın dayanılmaz acısını hissederken torunu sevmenin, yakınlarına gülücük dağıtmanın oluşturacağı ruhsal daralmayı ayrıca düşünmekte yarar var.
Bir mümin, diğer mümin kardeşinin yaşadığı acıyı kendi derununda derinlemesine hissetmediği sürece kardeşlikten söz etmesi beklenmemelidir. Hani Peygamberimiz, müminleri bir vücudun azaları olarak tanımlıyor ve azanın birinin yaşadığı acıyı, vücudun diğer azaları da hisseder, diyor ya! İşte bu noktada Filistin halkının yaşadığı acıyı her bir mümin kendi varlığında hissetse dünyayı İsrail zalimine dar ederdi. Bu noktada mümin kardeşliğinin pratik değeri bağlamında Müslümanların sınıfta kaldığı bir olguyu işaret ettiği açıkça dile getirilmeli ve böylece kendimizi ıslah etmenin, tövbe etmenin kapısını aralama noktasında bir işaret belirebilir hale gelebilsin…
Evet, Kurban bayramını yaşadığımız bu günlerde acıyı da idrak ederek ilişkilerimizin niteliğini belirlemeliyiz. Yani hiçbir şey olmamış........
© Mir'at Haber
visit website