İslâmî Edebiyat
İslâmî Edebiyat, İslâmî duygu, düşünce ve hassasiyetle söylenen söz sanatıdır. Medeniyetin temel taşı ve ruhudur. İnancın en beliğ şekilde anlatma sanatıdır. İslâmî bir tahassüsle söylenen sözün adıdır.
İslâmî Edebiyat, insanı, hayatı ve dünyayı İslâmî tasavvura göre yorumlamaktır ve özünü vahiyden ve nübüvvetten alır.
İslâmî Edebiyat’ın birinci kaynağı ve nirengi noktası Kur’an-ı Kerim’in söz mucizesidir. Bu büyük mucizenin kalplere çarptığı an uyandırdığı histir, duygu yoğunluğudur. Beşeri yeteneklere meydan okuyan, dengi bir harfin ortaya konulamadığı fesahat ve belâgatiyle insanlığa yön veren Kur’an-ı Kerim, İslâmî Edebiyat’ın birinci ilham kaynağıdır.
İslâmî Edebiyat’ın ikinci kaynağı, Ümmü’l Kurâ’nın (Mekke-i Mükerreme’nin) içinden çıkan Resul-ü Kibriya’nın mübarek dudaklarından dökülen sözler bütünüdür, Hadis-i Şeriflerdir. Kısaca Nebevi Edebiyattır. Bu öyle bir sözdür ki edebiyata can suyu olur. Ümmü’l Kurâ’nın (Mekke-i Mükerreme’nin) yani şehirlerin efendisinin ruhundan, vahiy kaynaklı sözlerin o büyük efendinin, Resul-ü Kibriya’nın, Hatemü’n-Nebiyyin’in mübarek dudaklarından dökülmüş halidir.
İslâmî Edebiyat, iyiyi, güzeli, gerçeği ve mutlak doğruyu anlatmayı hedefler. Bu hedef sâikiyle ilhamını Kur’an ve Nebevi sözlerden alır. Peygamber Efendimiz (s.a.v), sözün gücünden şöyle bahseder: “Allah’ın bana verdiği bilgi ve beni vazifelendirdiği........
© Milli Gazete
visit website