DP ve AKP iktidar olsun diye mi yazıldı, ‘meğer’ denilen yazılar
“İki bin basan bir dergide Sevgili Peygamberimiz’e yapılan hakareti düşünün.
Dergi veya seyircisi çok az olan bir televizyonda söylenen lafı alıp tenkit etmek için çok satan gazetenizde veya televizyonunuzda tenkit için bile olsa tekrarlamanızla o adamın içinde ürettiği necasetin etrafa sıçramasına yardım etmiş olursunuz.
Dergi iki bin basılıyordu.
Binini ancak satabiliyorlardı.
O bini de hatır için alanlardan ancak yüz kişinin okuduğu ve o yüz kişiden ancak on kişinin etkilendiği bir necaseti, bütün insanlığın duyabileceği şekle dönüştürmek de günahtır, suçtur.”
Millî Gazete’mizin 22 Mayıs 2024 tarihli nüshasında Mahmut Toptaş Hocamız, “Biz pislik hamalı değiliz” başlığı altındaki makalesinde, yukarıya aldığımız misalin yorumuyla bir “Eğitim” dersini daha tamamlamaya çalışırken, sosyal medya üzerinden bir şaire atfedilen yahut mal edilen hatalı ve yanlış sözlerini paylaşıyorlardı insanlarımız.
“Meğer” kelimesiyle, önceden haberimiz yoktu, ancak yeni öğrendik itiraflarını bir övünç havasında duyuran insanlarımızın hedeflerine koydukları şairin adı Orhan Veli Kanık’tı.
Dört paragraftaki paylaşımın ilk paragrafı, diğer paragrafların anlattıklarını üstlendiğinden ve sevgili hocamızın alıntımızdaki son kelimelerinin “Günahtır, suçtur” ikazını da dikkate alarak, sadece o girişi yazıyoruz buraya.
“Bugün okullarda din derslerine başlanıyor. Beş gün evvel birkaç yerde İmam Hatip kursları açıldı. Yine son günlerde bir kaç meczup Arapça ezan okudu. Birkaç okur yazar dine dönmenin gerekli bir iş olduğunu söylediler. Birkaç yerde cami yaptırıldı.”
Çeyrek asırdır iktidarda tutulan “Muhafazakar” tanımlı AKP zamanlarının “Kültür” paylaşımı yapan insanlarının geldikleri yer, 1949 yılının kaç bastığı ve kaç sattığı meçhul bir dergisindeki yazarı şüpheli bir provokasyon yazısına takılmak mı olmalıydı?
Daha da önemlisi, bu paylaşımla neyin, yahut iktidarın hangi başarısızlığının tesellisine varacaklardı?
Halbuki yanlarına aldıkları Orhan babaları (Gencebay) “Bir teselli ver” şarkılarında arıyordu o teselliyi.
Latife bir yana, provokasyon notunun yazarı şüphelidir, dememizin de izahını yazalım. Zira az buçuk biz de okuduk Orhan Veli’yi okullarımızda, edebiyat dergilerinde.
Üstad Necip Fazıl Kısakürek’ten bir örnek verelim; Babı Ali’den hatırladığımız. Bir Deli Nizam vardı, diye anlatıyordu rahmetli Üstad.
Nizamettin Nazif Tepedelenlioğlu, çalıştığı gazetede bir röportaj yayımlar. Haydarpaşa’da, trenle gelen, –ki o zamanlar Ankara-İstanbul arasındaki lüks ulaşım aracı trenlerdir– bir CHP mebusuyla, hem de o tek partili günlerde, bir röportaj yapmıştır. Yahut röportajının gazete sayfasında yayımlanmasını sağlayan Nizamettin Nazif’in iddiası böyledir.
Adı geçe mebus, ertesi gün gazeteyi gördüğünde isyanları oynar, yapacaklarının binini bir paraya sıralar.
“Ben kimseye röportaj vermedim. Orada........
© Milli Gazete
visit website