menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Gitti IMF, Geldi Dünya Bankası; Peki Değişen Nedir?

17 7
14.04.2024

Halkımızın zihninde yer eden sömürge ve küresel faiz lobisi denince akla ilk gelen şüphesiz Uluslararası Para Fonu nam-ı diğer IMF'dir.

Türkiye ve IMF arasındaki ilişki yarım asırlık bir zamandan fazla bir geçmişe sahiptir. Türkiye ne zaman ekonomik bir krize girse, bu yüzden dış kaynağa ihtiyaç duysa genelde IMF'nin kapısını çalmıştır.

IMF de Türkiye'nin zor durumda olduğunu bildiği için vereceği kaynağın geri dönüşünü garanti altına almak adına, hükümetlere yöntemler dayatmış, her türlü ekonomik kararın bir parçası olmuş ve adeta Osmanlı’nın bitişinin ilanı anlamını taşıyan Düyun-i Umumiye gibi davranmıştır.

Türkiye'nin bütçe açığını kapatmak için IMF’nin belirlediği koşullar kapsamında Cumhuriyet’in en önemli kazanımları olan kamu malları özelleştirilmiş, işçi, emekli ve memurlar alın terlerinin karşılığını almak bir yana daha da fakirleşmiştir.

Piyasaya göre daha düşük faizle kaynak kullandıran IMF, bu avantajını(!) ülkelerin iç işlerine müdahale etme şartına bağlamıştır.

Yıllarca Türkiye-IMF ilişkileri bu şekilde devam ederken sabırları taşıran, küresel faiz lobisinin en çirkin yüzünü ortaya koyan bir gelişme 21. yüzyılın tam da başında yaşanmıştı.

2001 yılında daha önce yaşanan depremde yetersiz kalarak kamuoyu nezdinde desteği zayıflamış ve icraatlarından daha çok rahmetli Başbakan Bülent Ecevit'in sağlık sorunları ile gündeme gelen ANASOL-M iktidarı en büyük sınavını daha vermemişti.

19 Şubat 2001'de Milli Güvenlik Kurulu'nda Başbakan Bülent Ecevit ve Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer arasında çıkan tartışmada Sezer'in masadaki Anayasa kitapçığını Ecevit'in (bir diğer iddiaya göre Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan'ın) önüne fırlatmasıyla her şey altüst olmuştu.

Çankaya ve hükümet arasında baş gösteren kriz doğrudan kırılgan ekonomiye yansımış ve meşhur 2001 krizi patlak vermişti.

Kriz sonrası borsa çöktü. Faizler 000'e fırladı. Türk Lirası aşırı değer kaybetti. Binlerce işyeri kapandı.

İşte Türkiye bu durumdayken aniden kimin tavsiyesi ve nereden geldiği belli olmayan bir teklifle, Dünya Bankası Başkan Yardımcısı Kemal Derviş Türkiye'ye davet edildi ve ekonominin başına geçirildi. Ve Derviş kendi tabiriyle "şok tedavi" sürecini başlattı. IMF ile başlayan bu süreç insanlarımız için çok kötü bir sürpriz oldu.

Kamu harcamaları azaltılarak yine ilk darbe işçi, memur ve emekliye vuruldu. Tarıma destek........

© Milli Gazete


Get it on Google Play