menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Şimdi Burada

10 1
28.07.2024

“Ey iman edenler! Zannın çoğundan sakının; çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin gizli hallerini ve kusurlarını araştırmayın. Birbirinizin gıybetini yapmayın.”(Hucurat 12)

Cuma

İnsan!

“Dışı eli yakar içi de seni

Sona eklenmeli sözün incesi

Ayrılık gününü kör dereleri

Bölünüp gidiyor nehir dediğin”

“Üzerine kale direği devrilen çocuk yaşamını yitirdi.” Haberin manşeti bile insanın tüylerini diken diken ediyor. Kısa bir sarsılmadan sonra haberi okumaya devam ediyorsun, “Erzurum'da bir sitenin içindeki demir kale direği, 4 yaşındaki Selahattin Eyyubi Çobanoğlu'nun üzerine devrildi ve çocuk yaşamını yitirdi.” Bu haberlere çoklukla rastlıyor belki de çoğunlukla görmezden gelip, başka şeylere bakınmaya devam ediyoruz. Mesela, “İzmir’de, yoldan gecen iki kişi elektrik akımına kapıldı ve yaşamını yitirdi” bu haber daha çok gündem oldu ama yaşamını yitiren kişilerden bağımsız bir şekilde konunun siyasi bir alana çekilmiş olması dolaysı ile. Bütün bu haberlerin bize söylediği bir şey var aslında; bizim insanımızın hayatının ne kadar “ucuz” olduğunu söylüyor. İnsan hayatının bu kadar yok sayıldığı bir düzlemde, insan hayatını temel haklardan sayan bir inancın ikliminde vücut bulmuş bir toplumun geldiği ya da gerilediği noktayı işaret ediyor.

İnsanı yaşatmakla mükellef bir toplumun hali pür melalini ortaya koyan bu ucuzluk her yere sirayet etmiş durumda. İlk önce insandan vazgeçen bir toplum içerisinde “ahlâk”tan bahsetmek ne kadar doğru olur ki? Hele hak hukuktan bahsetmek! “Bir şey olmaz” diyerek başlanılan her iş sonunda felakete çıkıyor. Tabiat hadiseleri sonrasında, maden kazaları sonrasında hep ortaya çıkan netice “ihmal” olduğu ve bu ihmali yapanların, denetlemeyenlerin, karar alıcıların hiçbir kusuru üzerlerine almadan sıyrıldıkları bir düzlemde elbette acı, hüzün ve kayıplar sadece kimin ocağına od düşmüşse onları etkiliyor. “Yazık değil mi?’ diye sorsan, sorun havada kalır. Belki de en kötü yönü bu nevi zamanlarda ‘muhatapsızlık’tır. Bu yaşananları “kader” diyerek bir kenara atmak, imtihandan kimseyi muaf kılmadığı gibi sadece bu dünyada terazinin ayarını bozmak gibi bir şey olsa da mutlak hesap elbet vardır ve her işi doğru yapmak ve hakka girmeden bir yasam inşa etmek gerekir. ‘Önce insan’ demeden hiçbir şey güzel olmayacaktır. Önce insan…

Cumartesi

Göçücü

“âh, yazıklar olsun sana,

özü bırakmışsın,

kabuğa yönelmişsin.

neşeyi bırakmışsın,

gama yenilmişsin..” (Rûmi)

Bazen daha önce izlediğimiz filmlere, okuduğumuz kitaplara ve konuştuğumuz konulara dönmek kendi yolculuğumuzda sağlama yapmaya yarayan bir işlev de görüyor. Kendi yolculuğumda sıklıkla bununla karşılaşıyorum. İyi geldiğini de........

© Milli Gazete


Get it on Google Play