Para ve silahtan önce insan güçlü olmalı
1960’ta 13 yaşında idim…
O günden bugüne kadar İslami çizgide gittiğine inandığım Müslümanların her türlüsüyle beraber olmaya çalıştım.
Hepsinde ortak hastalığın, “güç” tutkunu olduklarını ilk günden beri kavramış ve ben de o sahte ve gizli puttan uzak kalmaya çalışıyorum.
Bu gizli putun peşinden giden, o parayı elde ettiği zaman “güm” diye İslam’ı getireceğine inanan mücahitlerimizden birkaçını uzaktan takip ettim.
Uzaklaştıkça gözün görme, aklın alma sınırını aşınca, efsanelerdeki karanlıklar diyarındaki “hayat suyunu” içince ölümsüz olacağına inananların gidip gelmedikleri ve kimseye de görünmedikleri gibi oldular.
Paraya binmeleri gerekirken onun taşıyıcı arabası oldular, onu korumak için güvenlikçiler tuttular.
Onlar kazandılar, mafyanın pahalı güvenlikçiler yediler.
Mahallesinde türeyen çeteler, mahalleye zulmederken onun korumaları ağızlarını açmadılar, zulme göz yumdular. Çünkü onların görevi patronu korumaktı.
İslam düşmanlarına engel olmak için kazandığı parayla ezilen Müslümanlara yardım edecekti ama iş yaptığı başka şirketin patronu “Olmaz, aramız bozulur” deyince vazgeçti.
Hâlbuki iman ettiğini söylediği Kur’an-ı Kerim, Firavun, Karun, Haman, Ad, Semud, Calut… gibi Kur’an-ı Kerim’de adı geçen kâfirler, gücün para, silah ve askerden oluşacağına inanmışlardı ve kaybetmişlerdi.
Firavun, iki kardeş peygamberi Musa ve Harun aleyhisselamları hafife aldı.
Çünkü Firavun’un hizmetinde olan beni İsrail’den birinin oğlu idiler.
Paraları yok, silahları da yoktu.
Nuh aleyhisselama da itiraz edenler, Nuh aleyhisselama........
© Milli Gazete
visit website