Görevimizi, bizi bu dünyaya gönderen belirlemiş
Güneş, 365 gün, kendine Rabbimizin tayin ettiği yörüngede doğup batmaya devam ediyor.
Ay, her ay bir hilal oluyor, bir dolunay oluyor.
Sular, hep yukardan aşağı akarken, ağaçların ve bitkilerin gövdelerinden yukarı doğru çıkıyor, çiçek olarak, meyve olarak görünüyor.
Yani, yaratılan her zerre, kendine verilen görevi eksiksiz yerine getiriyor.
İnsana gelince, Rabbimiz buyurur:
“İnsan, kendisinin başıboş bırakılacağını mı sanır?” (Kıyamet süresi ayet 75/36)
Himalaya’nın Everest tepesindeki bir kar tanesi de, Lut Gölü’ndeki bir kum tanesi de başıboş değildir.
Kabak, kavak olamaz, kavak da kabak olamaz.
Her şey haddini bilir.
İnsan da başıboş yaratılmamış, 24/365’in her saat ve saniyesi için Rabbimiz tarafından hayatının programı çizilmiş.
Eğer, o programa göre yaşarsa iki dünyası da güzel olacağını haber vermiş ve bize iki dünyamızın da güzel olması için dilimiz ve gönlümüzle “Rabbena atina fi’d-dünya haseneten…” duasıyla O’ndan istekte bulunmamızı istemiş.
Kabak, kavak olamaz ama, insana kâfir olma veya mümin olma tercihini kendisine bırakmış:
De ki: "O hak, Rabbinizdendir. Artık dileyen iman etsin, dileyen kâfir olsun. Biz, zalimlere öyle bir ateş hazırladık ki, duvarları onları kuşatmıştır. Eğer su isterlerse yüzleri haşlayan erimiş maden gibi su ile yardım edilirler. O, ne kötü içecek ve ne kötü bir sığınaktır.” (Kehf süresi ayet 18/29)
İnsan, isterse melek huylu bir Müslüman olabilir, dilerse şeytana pabucu ters giydirebilir.
Rabbimiz, bu dünyayı insan için........
© Milli Gazete
visit website