Her iktidar devlet mi?
Belirli, aynı zamanda uygun ve elverişli bir yönteme dayanmadan elde edilen bilgi de bilgidir ama hakikati, varlığın öz mahiyet ve niteliklerini tam olarak temsil etmediği, yansıtmadığı için doğruluk derecesi değişken olmaktan uzaktır. Dolayısıyla yanlış tanımlara, kabullenmelere, yorum ve değerlendirmelere, sonuçlara ve kararlara varmak adeta kaçınılmaz olmaktadır. Düşünce tarihi bunun sayısız örnekleriyle doludur. Bu yoldan edinilmiş bilgilerin de ortaya koyduğu bir evren, doğa, insan, toplum ve devlet anlayışları, kısaca sistemleri vardır. Ne var ki, bu olgulara ilişkin anlayışlar veya sistemler, son çözümlemede hakikatin, varlığın öz mahiyet ve nitelikleri hakkında yanlış, yanıltıcı bir algıyı ve kavrayışı, doğru ve gerçek olarak göstermekten öteye bir sonuç doğurmamaktadırlar.
Kuşkusuz, insan, toplum ve devlet olguları, doğal olgulardan önemli ve göz ardı edilmemesi gereken bir özellik, hatta nitelik gösterirler. Bu özellik ya da nitelik, insan unsurunun işin içine girmesidir. Çünkü insan unsuru, toplumsal olgularda vazgeçilmez bir değişkendir ve bunu insan iradesi olarak belirlenmektedir. Nitekim, doğal olgulara insan iradesi dahil olduğu takdirde, orada da belli bir değişiklik kaçınılmaz halde bir takım değişiklikleri beraberinde getirmektedir. Sözgelimi, doğal bir şekilde kendine yol açmış dere yatağına bir ev yaptığınızda, bir açıdan kendinizi fayda elde eder sanabilirsiniz, ama öte yandan büyük bir tehlikeyle ne zaman karşılaşabileceğinizi hesaplayamamış durumda da bulabilirsiniz. Bu türden çarpıcı örneklere, son onlu yıllarda, özellikle Karadeniz Bölgesi’nde bulunan dereler üzerine kurulan elektrik üreten tesislerde rastlanmaktadır. İlk bakışta bir fayda elde edilse de, bir süre sonra doğal çevrenin dengesinin bozulmaya başladığı görülmektedir. İklim değişikliği, bitki ve hayvan çeşitliliğinin yok olmaya başlaması, kuraklık veya sel gibi yıkıcı, hayatı........
© Milli Gazete
visit website