Asrın vaziyeti
Şimdiki zamana tevarüs eden kişisel hezeyanlar yığınıdır. Kiminin ardında konforlar birikirken, kimi zulüm, yokluk, gariplikle iktifa eder. Cesaret edip kendi payını almaya yeltenen başarılı, yağıyla kavrulmaya çalışan sümsük sayılır. Acı, zulüm, zorbalıktan payı olana hırsında istidat gösteren tarafından kader biçilir. Birine sürekli gülümseyen kader, diğeri için bitmek bilmez bir işkencedir. Nasılsa zamana kayıt düşülen güçlünün hukuk anlayışı, nasılsa tarihe geçecek olan türedi bir kahraman, nasılsa akıl ve vicdan yoksunları için varlığı yokluğu herhangi bir şey ifade etmeyen bir sürü insandır.
Kimsenin elinde sorunları, sıkıntıları, dertleri bertaraf edecek bir sihirli değnek yoktur. Kimsenin dünyayı bir anda güzelleştirecek kudreti; huzur, mutluluk, refah dağıtacak serveti, firavun devirecek kuvveti de... Üstelik kimse saf iyilikten müteşekkil bir hilkate, sevgiden başka her şeyi yük gören rikkate, her tehlikeyi savuşturacak dikkate sahip değildir. Nihayet insan evladı, aslında yaşadıkça kirlendiği şüphe götürmeyen bir ruh, hayatta kaldıkça buraya alışan nefsten ibarettir.
Kişi, nefsine hoş görünende kamu yararı iddiası güderse sebeplice kahramanlaşır. Zaten muhatap olduğu toplumun fertleri buna teşnedir. Hep olumsuz seyreden makus talihinden onu ansızın kurtaracak bir kahraman bekler; tevellüdüne övgüler düzer, zuhuruna özlem duyar. Umduğu olmayınca doğal olarak önüne konanla iktifa eder. Onu kendisinden zanneder; sever, seçer, yüceltir. Nitekim........
© Milli Gazete
