* “Dünyadaki bütün sığınaklar, örümcek yuvası gibi çürük, güvensiz…” (Ankebut/41) buyuruyorsun...

*Yüce Rabbimiz; SEN “Fe firru ilallah!” (Zariyat/50) emrinle/davetinle, bizi; SANA sığınmaya, koşmaya, yönelmeye; batıldan, zulümden, günahlardan, masivadan kaçmaya /tövbeye (Nur/31) kendimizi düzeltmeye (Rad /11) çağırıyorken, biz hâlâ günah bataklığında ısrardayız!

*SANA koşmaktan, hicretten, yönelmekten, sığınmaktan uzakta, günahkâr acizleriz. Nolur; bizi, bize bırakma. Perçemlerimiz, kalplerimiz kabzai kudretinde. Bize, bizden, şah damarımızdan daha yakınsın. Bizi, kapına bağla; zillet kapılarından kurtararak, kapınla izzetlendir, özgürleştir. *SANA; peygamberlerinin nazıyla/diliyle/dualarıyla yalvarıyoruz: Bizi, içinde bunaldığımız, zulüm ve cehalet bataklığından, lütfunla/Fettah, Mümin ismin hürmetine kurtar, velayetine almakla şereflendir.

*İltica, tehcir, hicret, firar... Bunaldık... Hangisiyle, nereye kaçıp, güvenle sığınabiliriz? Senin velayetinden başkaları (AB, NATO vb.) ankebut/örümcek yuvası gibi çürük ve güvensiz iken?! (Ankebut/41).*Hira, Sina, Tur, Cudi, Beytullah”, “Beyti Makdis” bile, işgalde; güvenli değilken. Habeşistan da, Necaşi de yok... Nereye kaçıp, sığınabiliriz? SENDEN BAŞKA?

* SENİN; herkesin, her şeyin, her an, her ihtiyacına KÂFİ olduğuna inanarak, (Zümer/36) SANA yalvarıyoruz... Bize yardımınla ikram eyle...

*Ömrüne yemin buyurduğun (Hicr/72), *Âlemlere rahmet olarak gönderdiğin( Enbiya/107), *İsra ve Miraç mucizeleriyle (İsra/1, Necm/11-17) şereflendirdiğin, *Bütün insanlara gönderdiğin son Peygamberin (S.A.V.) (Sebe/28) hatırına bize yardım et...

*Nemrut’un zulmünden Hz. İbrâhim’i (A.S.), Firavun’un zulmünden Hz. Musa’yı (A.S.), kuyudan, zindandan Hz. Yusuf’u (A.S.), balığın karnından Hz. Yunus’u........

© Milli Gazete