Bir can yanınca
Merhum dedem İsmail Hakkı Efendi, İstanbul Fatih Medresesi’nden mezuniyet ile müderris olmuş, hizmet vermek için Kiğı’ya memleketine gitmiş. Kiğı o zaman Erzurum vilayetine bağlı bir kasaba. Takribi bin cilt kitabını da yanına almış. O sıralar henüz demiryolu açılmamış. Gemi ile İstanbul’dan Trabzon’a, oradan da at veya katır ya satın alınarak ya da kiralanarak günlerce süren yolculuktan sonra Kiğı’ya bağlı Hasköy’e gitmiş. O sırada Hübek köyünün mezrası Aré Mırté’de bir çocuk ölmüş, cenazesinin defni için dedem gitmiş. Oraya varınca annesi feryat figan ağlıyor, kendinden geçmiş, ağıt yakıyor. Anneyi uyarıyorlar: “Bak İsmail Hakkı Efendi gelmiş, biraz sakin ol” anlamında öğütte bulunuluyor. O ise o yanık hâliyle Kürtçe:
Heré kezevé heré kezevé
Lımın kıriye bav u xezevé
Efendi kurban jı mın loman meke
Ne dızani şermé ne dızani edebé
Evet ciğerim evet ciğerim
Bendeki fırtına gazaba döndü
Efendi kurban beni kınama
Ne utanmayı ne edebi bilirim
Dedemin çocuklarından dört kız bir oğlu çocuk yaşta ölüyor. O zaman dedemin dilinde hep bu dörtlük........
© Milli Gazete
visit website