menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Yahûdilik-Masonluk münâsebeti…

10 0
30.09.2024

Kitabları, metinleri tahrîf etmenin bir yolu da, onları Uydurmacaya çevirmekdir

Erden’in İsmet İnönü kitabına ilk def’a İnönü Vakfı’nın İnternet Sitesi üzerinden ulaşmış ve oradaki metinden iktibâslar yapmıştık. Fakat kitabın dili Uydurmacaydı. Her ne kadar, Erden’in de “Büyük Şef”in “Dil İnkılâbı”na uyduğunu, hattâ askerî ıstılâhların Uydurma calıştırılmasında “Büyük Şef”ine bir hayli yardımcı olduğunu biliyorsak da, kitabın têlîf edildiği 1950’li senelerde o Uydurma Dil büyük ölçüde terk edilmiş, “Büyük Şef”in vefâtından sonra, umûmî dile, bilhassa gazete diline tekrâr Târihî Türkce hâkim olmuştu. Resmî Dilde dahi Uydurmaca kelimeler bir hayli azalmıştı. Bu cihetle, Erden’in, 1952’de bu kadar bozuk bir dil kullanmış olmasına ihtimâl veremiyorduk. Nihâyet, yakın zamân evvel, bahis mevzûu kitabın bir nüshasını -İnternet üzerinden- bir sahafta bulduk ve hemen getirterek merâkla tedkîk ettik. Tahmîn ettiğimiz gibi, İnönü Vakfı’nın Sitesindeki metnin dili, kitabın orijinal dili değildi; üstelik, bir hayli lâubâlî bir şekilde Uydurma calaştırılmıştı!

İşte bu da târihî vesîkaları, kitabları, umûmî olarak metinleri tahrîf etmenin bir başka yoludur! Her şeyden evvel, müellifin üslûbu bozuluyor; binâenaleyh metin büyük ölçüde müellife âid olmaktan çıkıyor, başka bir kılığa bürünüyor… Düşünmeli ki her “iyi metin” ne zahmetlerle yoğrulmuştur! Müellifi, ona nihâî şeklini verinciye kadar her kelimesi, her cümlesi üzerinde def’alarca düşünmüş, taşınmış, onları uzun uzun tartmış, belki def’alarca değiştirmiş, içine sinen kelime ve cümlelere ulaşıncıya kadar ne sıkıntılar çekmiştir! Dîğer taraftan, Türkcenin kelimelerine illâ Uydurmaca bir karşılık bulma saplantısıyle, mefhûmlar da katlediliyor. Meselâ yukarıda naklettiğimiz metindeki “Avusturya-Macaristan Bosna ve Hersek'i ilhak etmişti” cümlesinde bulunan “ilhâk etmek” yerine, -İnönü Vakfı tarafından- “almak” fiili ikâme edilmiştir. Bu, aynı şey midir?

Kemalistlerin, güzelim Türkcemizle oynıya oynıya onun yerine nasıl köksüz, zevksiz ve daralmış (üstüne üstlük bir de Frenkleşmiş!) bir resmî dil ikâme etmiş olduklarını göstermek için, aşağıda, aynı metnin İnönü Vakfı tarafından Uydurmacalaştırılmış hâlini de takdîm ediyoruz. Lâkin Milletimiz aslî şahsıyetine o derece yabancılaşmış bulunuyor ki korkarız, iki metni mukâyese edip asıl metnin dil güzelliğini takdîr edecek pek az kimse çıkacaktır!

“Ali Fethi ile Ramazan gecesi Şehzadebaşı'nda bir çaycıda otururken beyaz keçe külah giymiş vatandaşlar caddeden geçtiler. Avusturya-Macaristan Bosna ve Hersek'i almıştı. Fes Avusturya ürünlerinden olduğu için bu vatandaşlar fese karşı gösteri yapıyorlardı.

“Ali Fethi bu manzara karşısında dedi ki: ‘- Şu hale bakınız! Bosna-Hersek bizim mi idi? Doğu Rumeli [Başşehri Filibe olan Şarkî Rumeli Vilâyeti], Girit, Mısır bizim midirler? Kıbrıs, Aden, Hadramut, Elhasa, Umman, Maskat, Kuveyt, Bahreyn bizim midirler? Bütün bu yerler, Osmanlı ülkesi haritasında bizim rengimize boyalıdır. Yalan! Yalanı ve geçmişi yok etmeli! Cesurane bir ameliyatla kangren olmuş organları kesmeli; vatanımızın sınırlarını keskin bıçakla sınırlandırmalı ve saptamalıyız. Ve bu vatanın tam bağımsızlığını sağlamaya çalışmalıyız; gerçek siyaset izlemeliyiz.'

“Bu görüş çok doğruydu. Lakin bu sözleri söyleyen Ali Fethi Bey bu kanaat ve düşüncesini yürütecek ve yerine getirecek mevkide değildi.” (Erden, İsmet İnönü, “İhtilâl” Faslı, Uydurmaca metin; https://www.ismetinonu.org.tr/ali-fuad-erden-ismet-inonu/; 14.8.2018)

Bir kitabın diliyle bu şekilde oynamak, binâenaleyh onu tahrîf etmek, ne büyük bir haddini bilmezlik, ne büyük bir hakka tecâvüzdür! Hele böyle bir ameliyât bir edebî eser üzerinde yapılırsa, bu tam bir hâinlik, bir “teammüden cinâyet” olur! Memleketimizde bu çeşid tahrîfkâr neşriyâtı önleyici kânûnlar bulunmalıydı! Hele ki tercümeler yoluyle yapılan tahrîfâtı, hele ki tercüme sahtekârlıklarını!

Bu vesîleyle mezkûr Vakfın bir başka aybını da farketmiş bulunuyoruz:

Sahaftan getirttiğimiz orijinal nüsha, Erden’in kızı Ayla Ökmen tarafından Vakf’a hediye edilmiştir. Vakıf, kitaba kırmızı bir cild yaptırmış, başındaki cild sayfasında hediye olduğunu tasrîh etmiştir. Büyük mânevî kıymeti hâiz böyle bir kitabın sahafa düşmüş olması, vefâsızlık değil midır?

Ali Fethi’nin Osmanlı Pâdişâh ve Halîfesi........

© Milat


Get it on Google Play