Mizaru, Kikazaru, İwazaru!
“Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın” diye söylenegelen bir atasözümüz var. Yanlışlığı, doğruluğu bugüne kadar tartışılagelmektedir. Durum değerlendirmesi yapıldığı zaman kimilerine göre bu sözün haklılık payı var gibi görünse de ortada herhangi bir sorun var iken bunu görmezden gelmenin kabul edilebilir tarafı yoktur. Bunu doğru kabul etmek toplumsal bir kördüğüme neden olur. Toplum içerisinde baş gösteren bir sorun sizden uzakta olsa dahi yaşadığınız toplumda birilerine zarar veriyorsa sizi de rahatsız etmesi gerekir. Bireyler toplumu oluşturan parçalardır. Parçalardan biri hasar görürse toplumun kusursuzluğu ortadan kalkmış olur. Kasadaki çürük elma misali zaman içerisinde bütün elmalar çürümeye başlar.
Abbasî Halifesi Harun Reşid’in kardeşi olarak bilinen Behlül-i Dânâ’nın toplumu uyarmak için söylediği sözlerden rahatsız olan halk, onu Harun Reşid’e şikâyet ederek herkesin hatasının kendisini bağladığı mahiyetinde hepimizin malumu olan “Her koyun kendi bacağından asılır.” sözünü söylerler. Behlül-i Dânâ hazretlerini çağıran Halife, halkın şikâyetini ona iletir. Bunun üzerine Behlül-i Dânâ hiçbir şey demeden saraydan çıkar ve beş koyun keserek şehrin çeşitli yerlerine bacağından asar. Bir zaman sonra kokudan rahatsız olan halk tekrar Harun Reşid’e giderek rahatsızlığını dile getirir. Halife, Behlül-i Dânâ’yı tekrar çağırdığında Behlül-i Dânâ hazretleri onlara, sözlerinin ne kadar yanlış olduğunu ve bireysel sorunların toplumsal kokuşmuşluğa neden olacağını gösterdiğini........
© Milat
visit website