Mimar Sinan üzerinden tezvirat…
Dünkü yazımızda muallakta kalan meseleye cevap bulabilmek için kaldığımız yerden devam edelim. Gerçekten de Mimar Sinan son nefesini verirken bir bardak suya hasret mi gitti?.. Bu anlatılanlar hayal ürünü mü gerçek mi?.. Gerçeğe kapı aralamanın bir yolu var, o da dönemin belgelerine başvurmak. Dr. Coşkun Yılmaz bu konuda detaylı bir araştırma yaparak, “Mimar Sinan’ın Suyu Kesildi mi? Efsane ve Gerçek” başlığı altında Mimar Sinan ve Su, Sultangazi Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü Yayınları (Aralık 2017) arasında çıkan çalışmasında konuya açıklık getirerek pıtrak gibi yayılan hayal ürünü bilgileri, belgeler eşliğinde çöpe atmış. Nasıl mı? Özlüce anlatmaya gayret edelim.
Mimar Sinan, Kanûnî’nin torunu Sultan Üçüncü Murad’a kaçak su kullandığı iddiasıyla şikâyet edilir. Mimarbaşı ile ilgili şikayetler Divan-ı Hümayun’a değil, doğrudan padişaha ruk’alarla (dilekçeler) sunulur. Aslında şikayetler sadece Mimar Sinan’ın evine kaçak su alma meselesi değildir. Şöyle ki, çeşmelerin suyundan dönemin önemli devlet adamlarının da şahsi kullanımlarının konu ve şikayete sebep olduğu görülmektedir.
Sultan Üçüncü Murad, bu şikayetleri konu alan H. 25 Cemaziyel-ahir /1 Recep 985 - M. 9-14 Eylül 1577 tarihli fermanı İstanbul kadısına gönderir. Ne var ki bu dönemle ilgilenen uzmanların çalışmalarında İstanbul kadısının yaptığı bu tahkikatın sonucuyla ilgili doğrudan bir bilgiye ve belgeye ulaşmak mümkün olmamıştır.
İstanbul kadısı, Şıkk-ı Sâni Defterdarı Hasan ve Sinan Çavuş’a hitaben kaleme alınan Hicri 27 Cumâdelevvel 985 - Miladi 12 Ağustos 1577 tarihli bir fermanda Süleymaniye suyollarına bazı nüfuzlu kişilerin usulsüz müdahalede bulunması söz konusu edilmektedir. Hicri 14 Muharrem 994 - Miladi 9 Ocak 1586 tarihli İstanbul kadısına hitaben kaleme alınan bir başka fermanda, yine su problemi gündeme gelmektedir. Bu belgenin tarihi Mimar Sinan’ın şikâyet edildiği fermanıntarihinden dokuz sene sonradır.
Fermanlardan birincisinin tarihi 12 Ağustos 1577; Mimar Sinan’la ilgili fermanın tarihi 9 Eylül 1577; Süleymaniye suyollarından ihtiyaçları olan çeşmenin suyunun karşılanmasını isteyen Yenibahçe halkının taleplerinin incelenmekle görevlendiren fermanın tarihi ise 4 Ekim 1577’dir. Yaklaşık dokuz sene sonra, 9 Ocak 1586 tarihli fermanla da Şehzadebaşı Külliyesi’nin su meselesinin Mimar Sinan’ın isteği doğrultusunda halledilmesi emredilmektedir.
İkinci olarak devletin bütün hassasiyetine rağmen bazı nüfuzlu kişilerin çeşmelere ve imaretlere akan sudan kendi hanelerine ve mülklerine su bağlattıkları, ancak devlet katında buna müsamaha gösterilmediği anlaşılmaktadır. Mimar Sinan hakkında yapılan bir şikayetin bizzat İstanbul kadısı görevlendirilerek tahkik ettirilmesi de bu yöndeki hassasiyetin neticesidir. Bu tahkikatın nasıl sonuçlandığı şu ana kadar tam olarak aydınlatılamadığı için sadece bu tahkikatın açılmış olmasına bağlı aşırı yorumlar yapılması, “susuzluktan dudakları çatlamış bir kimsenin ölüm sahneleri”yle meselenin mizansenleştirilmesi bilimsellikle bağdaşamaz. Kaldı ki 9 Ocak 1586 tarihli fermanla, yani kendisine yöneltilen suçlamadan yaklaşık 9 sene sonra Şehzadebaşı Külliyesi’nin su meselesinin teftişine Mimar Sinan’ın görevlendirilmesi ve problemin çözümünün onun tavsiyeleri doğrultusunda halledilmiş olması da devlet katında görevinin ve itibarının devam ettiğini göstermektedir. Buradan kayd-ı ihtiyatla kendi hanesine su bağlatması meselesinin Koca Mimar’ın lehine sonuçlandığı dahi istidlal edilebilir.
Aslında Mimar Sinan ile ilgili bu ilk şikâyet değildir. Sâî Mustafa Çelebi’nin kaleme aldığı Tezkiretü’l-Bünyan/Tezkiretü’l-Ebniye’de Kırkçeşme suyollarının yapımında ve Süleymaniye Külliyesi’nin inşasında nasıl suçlamalara ve ağır ithamlara maruz kaldığını bizzat kendisi anlatmaktadır. Kendi konağına su bağlanmasının haksız bir suçlama olması da bu çerçevede düşünülebilir.
Ne zaman ortaya çıktığı, tarihi serüveni ve safahatını destekleyen bir bilginin henüz varlığı tespit edilemeyen hikâye; vefayı, yüceltmeyi, takdiri, vefasızlığı ve haksızlığı ifade maksadını gütse de kendi içinde haksızlıkları masumlaştıran, devrin sultan ve yöneticilerini suçlayan, Mimar Sinan’ın itibarını ve mimarbaşı olarak bu hayata veda ettiği gerçeğini göz ardı eden bir dile sahiptir ve kendi içinde de tutarsızdır.
Tarihî kaynaklar, “bir damla suya hasret öldü” ifadeleriyle anlatılan Sinan’ın bilakis muktedir bir yönetici ve büyük bir sanat dehası olarak son nefesine kadar görevinin başında olduğunu ve hayata mimarbaşı........
© Milat
visit website