menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Edirne'nin 5 güzeli

23 13
13.06.2024

Yükseköğretim Kurumları Sınavı’nın ilk oturumu olan Temel Yeterlilik Testi için yollara düşen öğrenci ve ailelerinde heyecan dorukta... Bizler ise Temel Emiroğlu, Ali Yüksel, Muhammet Bozkurt ve Fırat İpek’le birlikte serhat şehri Edirne’ye revân olma telaşındayız...

Osmanlı’nın üçüncü pâyitahtına... Sefere çıkan mücahidlerin zafer için soluklandığı serhat yurduna... Tunca ve Meriç’in coşkun coşkun aktığı sular beldesine... Festivalleriyle, davuluyla, zurnasıyla, klarnetiyle; eğlenen, eğlendiren, neşe saçanların cümbüş şehrine... Dedik ya, heyecan dorukta... Beklentiler yüksek... Sıradan bir yerden değil, Edirne’den bahsediyoruz...

EDİRNE; Osman Bey tarafından dünyayı hidâyet ve i’lây-ı kelimetullâh cehdiyle nûrlandıracak, nizâm-ı âlemi sağlayacak Devlet-i Âl-i Muhammedî olan Osmanlı Devleti’nin manevi temelinin atıldığı ulu çınar Söğüt’te kök salıp, Bursa’dan sonra dallarının uzandığı serhat beldesi...

EDİRNE; Birinci Murad Hüdavendigâr tarafından 5 Mayıs 1361’de fethedildikten sonra İstanbul’un alınışına kadar 88 yıl (1365-1453) Osmanlı Devleti’ne başkentlik yapan kadîm şehir...

EDİRNE; Babası Sultan 2. Murad’ın ölüm haberini sancakbeyi görevini yürüttüğü Manisa’da öğrenen Şehzade Mehmed’in, henüz 20 yaşındayken 18 Şubat 1451’de Osmanlı Devleti’nin padişahı sıfatıyla ikinci kez tahta çıktığı ulu makam...

EDİRNE; Fatih Sultan Mehmed’in fetih için çizimlerini bizzat kendisinin yaptığı; Mimar Muslihiddin Ağa, Saruca Paşa ve Urbain’in döktüğü devrin en büyük topu Şâhi’nin (padişaha ait olan) 64 günlük yolculuğa çıktığı yer...

EDİRNE; Şeyh Ebûl Vefâ’nın “Debbağlar İmamı” nâmıyla meşhur Şeyh Musliheddin Halife ve Şeyh Abdüllatif Kutsî Hazretleri’nden zamanının bütün ilimlerini öğrendiği ilim, bilim ve âlimler şehri...

EDİRNE; 1703’de bozuk siyasî ve iktisadî durumun da etkisiyle ulemâ, asker ve nihayet İstanbul yerine Edirne’nin pâyitaht yapılacağı söylentileriyle tahrik edilen İstanbul halkının ayaklanmasıyla tarihe “Feyzullah Efendi Vak’ası” olarak geçen isyanın vukû bulduğu, Şeyhülislâm Feyzullah Efendi ve oğlu Nakîbüleşraf Fethullah Efendi’nin başlarının asilerce kesilip Tunca Nehri’ne attığı yer...

EDİRNE; Osmanlı hükümdarı Birinci Murad Hüdavendigâr tarafından 5 Mayıs 1361’de fethedildikten 468 yıl sonra Rus, Bulgar ve Yunan (22 Ağustos 1829 yılında Rusların şehre girip birkaç ay kalmaları Edirne’nin uğradığı ilk işgal felaketi olmuş. Ardından ikinci defa 20 Ocak 1887’de tekrar Rusların 13 ay, 26 Mart 1913’te Bulgarların 4 ay, 25 Temmuz 1920’de ise Yunanlıların 2 yıllık işgal ve zulmüne maruz kalmış.) işgalleriyle inim inim inleyen...

İnlemek ki ne inlemek; Müslümanların ve diğer teba’ların evlerini yakmak ve yağmalamakla kalmayıp, Tunca kıyısındaki Eski Saray (bugünkü Sarayiçi) bölgesinde, Kıyık semtinde kadınlara tecavüz edip, kurşuna dizip, aç bırakıp, sokakları ceset yığınlarıyla doldurarak aynı bugün Gazze’de olduğu gibi çocukları dâhi katletmişler... Hayatta kalanların ise çoğu kolera salgınında hayatını kaybetmiş... Bunlar yetmezmiş gibi Ruslar, Kıbrıs Fatihi Sultan İkinci Selim’in fetihten dönerken İznik’te tasarlayıp Edirne’de şahesere dönüştürdüğü içinde 40'ı aşkın lale, sümbül, menekşe, gül motiflerini barındıran Selimiye’deki çinileri bile söküp götürmüş... Caminin doğu kesimindeki top yarası ise o günlerin acı bir hatırası olarak hâlâ korunuyor.

SERHAT ŞEHRİ EDİRNE BİZİ ÇOK ŞAŞIRTTI!..

İşte bu şanlı, tatlı ve acı hatıralarla dolu tarihimizin yazıldığı kadîm beldeyi, diğer bir ifadeyle Fatih’in fethetmek için geldiği İstanbul’dan Edirne’ye doğru 234 kilometrelik yolu katediyoruz...

Beklentimiz yüksek... Fakat son sayımlara göre merkez nüfusu 194 bin 991 (Keşan, Uzunköprü, İpsala, Havsa, Meriç, Enez, Süloğlu, Lalapaşa ilçeleriyle beraber 419 bin 913) olan şehre girerken bir taşrayı andıran görüntülerle karşılaşıyoruz...

“Kuruluş Destanı”nın yazılışının, İstanbul’a ve dahi daha batıya akınların düzenlenerek seferlerin zafere dönüşmesinin mihenk taşı Edirne hikâyesinin gerisinde tipik bir Anadolu beldesi görüntüsü eşliğinde büyük bir şaşkınlık yaşıyoruz.

ULU MÂBED BÜTÜN İHTİŞAMIYLA KARŞIMIZDA...

Kaldırımlara yayılmış çay ocaklarında keyif çatanların bakışları arasında cadde mi, sokak mı belli olmayan yollarından şehrin kalbine ilerlerken ulu bir mâbed çıkıyor karşımıza...

UNESCO Dünya Mirası Listesi’ndeki bu güzel eser bütün şehri etrafına toplamış, kendine hayran hayran baktırıyor... Mâziden âtîye ne varsa hepsini aktarıyor.

Sinan’ı Koca Sinan yapan bu şaheserin Sinan’dan öte bir de dillere destan hikâyesi(*) var... Minarelerinin hikâyesi bir başka, kubbelerininki bir başka; çinilerininki bir başka, akustiğininki daha bir başka; okunan ezanların semada yankılanışı bir başka, mâbedin içinde mâkes bulması daha da bir başka...

Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün 2021’in Kasım ayında başlattığı restorasyon çalışması içeriye ve dışarıya kurulan devasa iskelelerle ziyaretçileri hayal kırıklığına uğratsa da, ulu mâbed yeni yüzünü göstermek için gün sayıyor... İstiklâl ve İstikbâl şairimiz Âkif’in, Sinan’ın kalfalık eseri için ifade ettiği, “Hadi gel yıkalım şu Süleymaniye’yi desen, / İki kazma kürek, iki de ırgat gerek. / Ancak, hadi gel yapalım şunu geri desen, / Bir Sinan, bir de Süleyman gerek” dizeleri kendini burada da hatırlatıyor. Kubbelerde büyük bir ilerleme katedilirken, zemin çalışmaları hazırlanan projelerle hayata geçirilmek için iskelelerin sökülmesini bekliyor. Allâhû a’lem, sadece Edirne’nin değil, İslâmlığın ve insanlığın simgesel başyapıtı Selimiye Camii'nin bin aydan daha hayırlı Kadir Gecesi’nde besmelelerle, hamdelelerle, selvelelelerle, şükrün en veciz ifadesi dualarla, birbirine karışan âminlerle açılacağı tahmin ediliyor.

HOCAEFENDİ AŞR-I ŞERİFİYLE CEMATİ MEST EDİYOR...

Vakit, öğlen vakti... Selimiye’den okunan ezanlara diğer mâbedler de eşlik ediyor... Edirne’de büyük bir şenlik başlıyor... Ulu mâbede hayran hayran bakanların nazarları eşliğinde cem olanlar Kâbe'ye açılan mihrabın önünde Rabbine yöneliyor...

Selimiye Camii İmam Hatibi Hâfız Yusuf Serenli hocaefendi ulu mâbedin mihrabında huşû ile namazı kıldırdıktan sonra misafirlerine aşk makamında aşr-ı şerif ikram ediyor. İkram sonrası hocaefendi ile dualaşıp mihrabın önünde öyle bir muhabbet sofrası kuruyoruz ki, gönüllerimiz şifâ buluyor... Ebu’l Feth Fatih’in fethettiği müjdeli şehirde ilimle hemhâl olduktan sonra serhat şehri Edirne’de, hem de İslâm'ın sönmeyen meşalesi Selimiye Camii’nde imam hatiplik yapan bir hâfızla hasbihâl edilirse ruhların şenlenmemesi, müstefid olunmaması mümkün mü?.. Elbette ki değil.

Bu eseri eşsiz kılan mimarî, estetik güzellikleri kadar, Allah ve Peygamber sevdalılarının tekbîrleri, tehlîlleri, salât û selâmları ve dahi aşkı sinesinde ahenkle harlayan hûhûlarıdır... Beş vakit coşaradım bu mâbede koşup hamd ve şükürlerini Rablerine kıyamlarıyla, kıraatleriyle, sücûdlarıyla, secdeleriyle ifâ edenlerin simâlarından nûr damlar.

Selimiye Camii Külliyesi içerisindeki Dar-ül Hadis Medresesi’nde yer alan Türk İslâm Eserleri Müzesi’nde sergilenen Sultan İkinci Selim tarafından Selimiye Camii kütüphanesine vakfedilen Kur’an-ı Kerim, Balkan Savaşı'nda 174. Alay’ca kullanılan ve üzerinde kan lekesi bulunan ve Edirne’nin kurtuluşunu simgeleyen Kanlı Sancak gibi birbirinden kıymetli nâdide eserler sergileniyor. Müzeden çıkılıp sol taraftaki basamaklardan inildiğinde ise Selimiye Arasta Çarşısı bütün ihtişamıyla yolunu düşürenleri cezbediyor.

Sultan Üçüncü Murad tarafından Selimiye Camii’ne gelir sağlamak amacıyla Mimar Sinan’ın kalfası Davut Ağa’ya yaptırılan 225 metre uzunluğunda, 73 kemerli, 4 kapılı çarşı, yerli ve yabancı ziyaretçiler tarafından yoğun ilgi görüyor.

SAKIN BUNLARI GÖRMEDEN DÖNMEYİN!..

Edirne’de “Altın Üçgen” olarak adlandırılan bölgede üç caminin minarelerinin gölgesi âdeta birbiriyle kucaklaşıyor. Bu camilerin ilki Eski Camii, ikincisi Üç Şerefeli Camii, üçüncüsü ise Selimiye’dir. Dememiz o ki, “Selimiye'nin yapısı, Eski Camii’nin yazısı, Üç Şerefeli’nin kapısı” görenleri kendine meftun ediyor. Edirne’ye yolunu düşürmek isteyenlere mihmandarlık etmenin özlüce kelâm-ı kibâr ifadesi şu olsa gerek: “Selimiye’nin yapısını, Eski Camii’nin yazısını, Muradiye’nin çinisini, Beyazid’in külliyesini görmeden dönmeyin.”

Fakat Edirne bu 5 güzellikten ibaret değil tabi ki; Türk İslâm Müzesi, Selimiye Hâziresi, Selimiye Arastası, Bedesten Çarşısı, Defterdar Camii, Saraçhane Külliyesi, Edirne Arkeoloji ve Etnografya Müzesi, Edirne Sarayı [Bursa’da başlayan padişahların sarayda yaşama geleneği Edirne’de sürdürülmüştür. Osmanlı sarayları; Edirne’de nehirlerle, Topkapı Sarayı’nda surlarla, Yıldız ve Dolmabahçe Sarayları’nda bahçeler, bahçe duvarları, kışlalar, cirit meydanları, bostanlar, spor sahaları ve deniz, sarayı dış dünyadan ayıran ve yine onu dış dünyaya bağlayan çevre unsurlarıyla dikkat çekmektedir. Topkapı Sarayı’ndan önce inşa edilmiş olan Bursa, Manisa ve Edirne’deki (Edirne Sarayı’nda restosaryon çalışmaları sürüyor) padişah sarayları hiçbir........

© Milat


Get it on Google Play