menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Duygusal Derinlik

8 0
04.06.2025

Keskin bir zeka ile duygusal derinlik arasında her zaman bir bağ kurmuşumdur. Doğru yargıyı besleyenin katıksız bir vicdan olduğunu varsaymamda olduğu gibi… Zekanın alındaki tecessümü ile duygusal derinliğin gözlerdeki ışıltısı birbirine kardeş gibi görünüyor. Zeka düzeyi düştükçe hassasiyet de azalıyor. Hassasiyet azaldıkça sorumluluk da geri çekiliyor. Hal böyle olunca alıklardan merhamet beklemek safdillik değil de nedir? Dünyayı umursamayan insanlar, aynı zamanda kalplerinden hissedişi de söküp atmış olanlardır. Sevgiyle bağlı olmadığınızda sorumluluk da almıyorsunuz. Sorumluluk almadığınızda hayata bulanık gözlerle bakıyor, günlerinizi derin kavrayıştan yoksun yüzeysel dokunuşlarla dolduruyorsunuz. Dünyaya yönelen hayranlık, onu yaratan mutlak iradeye övgüden bağımsız düşünülebilir mi? Biz peygamberleri, filozofları, sanatçıları, bilim insanlarını sadece zekalarından ötürü mü kutsuyor, bağrımıza basıyoruz? Hayır, elbette o zekanın yanına aldığı geniş bir yürek, o yüreğin bağrında yeşermiş derin bir hassasiyet var ve elbette zekayı özsuyuyla beslemeyen bir yüreğin insanlığı getirdiği yer ortayı tartışmaya bile gerek yok.

Peki keskin zeka ile derin hassasiyetin buluştuğu yer neresidir? Hayat bize nerede, hangi dönemeçte bu ikisini armağan eder? Fıtrat bir tarafa bırakılırsa yalnız geçirdiğimiz mekanlar, kitapla içli dışlı olunan zaman dilimleri, bizi dış dünyanın hengamesinden alıkoyan, kendi varoluşumuz ile baş başa bırakan hapishaneler bu keskin görüş ile derin duyarlılığı sağlayabilir. Sanatın, bilimin ve felsefenin doğduğu yerlerden bazılarıdır bağlamlar. Nietzsche’nin........

© Milat