Kimin şehrinde yaşıyoruz?
Şehirde yaşamaya çalışırken aynı zamanda şehirle savaşmak zorunda kalmak, ‘modern insan’ın açmazlarından yalnızca bir tanesi. Geldiğimiz noktada şehrin, insanın işini kolaylaştırıcı ve hayatını idame ettirdiği bir imkân olmaktan çıktığını, zorunlu ve zaruri ihtiyaçlar için mücadele verilen bir ortama dönüştüğünü görüyoruz. Fakat bu ortam, zorunlu ve zaruri olanın içeriğini ve kapsamını belirleyenlerin, kendi düzenlerini devam ettirecek şekilde bir hayat tasarladıklarını açıkça görmemizi engelleyebiliyor. Bu engeli aşabilmek için önce şehrin, gündelik hayatın, ailenin ve toplumun geçirmekte olduğu değişimi anlayabilmek gerekiyor.
Örneğin erken saatlerde yola düşülerek başlayacak rızık mücadelesi için daha evden çıkmadan strateji belirlemek, plan yapmak gerekiyor. Önce gidişi, ardından dönüşü planlıyoruz. Yetmiyor, bir alternatif güzergâh daha belirliyor ve ortaya çıkabilecek aksaklıkları için tedbir alıyoruz. Kendimizle baş başa kalmamak için aldığımız tedbirler de işe yarıyor: Yolda geçen süreler trafikle beraber uzun yolculuklara dönüşse de düşünecek vakte sahip olmuyoruz. Çünkü akışın bize dayattığı, bir sonrasını bilmediğimiz videoları izlemek gibi bir zorunluluğumuz var!
Konu komşumuzun, sosyal medya arkadaşlarımızın........
© Milat
visit website