menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Mümtaz’er Türköne yazdı: Neler olacağını bilmek

58 0
23.08.2025

“Ne olacağımızı biliyoruz” diyor, büyük filozof: “Hepimiz öleceğiz.” Ekliyor: “Asıl mesele ne olduğumuz.” Tartışılan hep geçmiştir, kimse geleceğin önümüze serdiği ihtimallerle ilgilenmez. Herkesin kafasında farklı geçmişler dolaşır durur, gelecek ise tektir ve bilinemez.

Cesaret edip öngörüde bulunanların söyledikleri hariç.

Geçmiş-gelecek ekseninde, tam da içinde bulunduğumuz ana gömülü olarak geçmişin bağlarından kurtulup geleceğe odaklanmayı deneyin. Olacaklara dair en basit gerçek: Kişiler ölecekler. Bir hatıra, hafızada bir iz, görüntülerden ve fotoğraflardan ibaret hale gelecekler. Güçleri kaybolunca yeni yorumlara, ortaya çıkan yeni bilgilere konu edilip biyografileri tekrar tekrar yazılacak. Geçmiş hakkında fırtınalar kopacak, çatışmalar yaşanacak; ama kişilere bağlı hesapların, kavgaların hiçbir değeri ve anlamı kalmayacak. Koskoca millet, tarihteki mutantan yürüyüşü ile yolları titretecek, devlet kendi birikimine yaslanarak varlığını sürdürecek, bu ülkenin her şeyin üzerindeki âlî menfaatleri yeni yüzlerin, yeni aktörlerin elinde kader yolculuğuna devam edecek.

Geçmiş sadece anın kavgalarının cephanesi veya malzemesi olarak, duvara asılı bir tüfek gibi sahnede yerini alacak.

Yorumun en ilkeli, söylenen söze değil söyleyene göre yapılan tasniflerdir. Bu ham ve basit yöntemi izleyenler hemen önlerindeki bir tuzağa düşerler: Tartışılan asıl konudan uzaklaşıp, söyleyenlerin şahsına atlayarak eskilerin “şahsiyat” dediği polemiklere gömülüp kaybolurlar. Asıl meseleyi teşrih masasına yatırıp analize tabi tutacak, sebep-sonuç ilişkileri kuracak kapasitesi olmayanların el çabukluğudur bu. Söyleyenler, meyve ağacı gibi kolay taşlanır. Sempati-antipati gibi duygularla iş görenler, zor meselelerin içinden kanlı-canlı kişileri rehber veya düşman edinerek sade-basit bir yol haritası edinir. Asıl üzerinde fırtınalar kopartılan tartışma konusu hakkında en küçük bir fikirleri olmadan, hakikatle aydınlanma iddiasıyla ortalıkta kibirle dolaşmaya çıkarlar.

Ruşen Çakır’la çoğu konuda farklı düşünüyoruz; ancak bu farklılığı analizi zenginleştirecek tarzda uyumlu bir diyaloga dökebiliyoruz. İkimiz de sebeplere, bütünü ele veren ayrıntılara, üstü örtülü de olsa........

© Medyascope