menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Karanlığın tanıklığında vicdan

17 12
16.04.2025

İnsan, yeryüzüne ayak bastığı günden beri kendini Tanrı’nın ya da herhangi bir yüce varlığın yeryüzündeki gölgesi sandı.

Bu düşünce, ilk bakışta ilahi bir sorumluluğun, kutsal bir misyonun ifadesi gibi görünse de aslında derinlerde işleyen bir kibrin, benliğe bulaşmış bir zehrin habercisiydi. İnsan, tanrısallığın bilgeliğini değil; kudretini arzuladı. Yarattığını değil, hükmettiğini sevdi.

İnsan, yeryüzündeki varoluşunun çelişkilerini içinden atmak ister. İçindeki boşluk her geçen gün büyür. Dünya ona, bazen taşların, bazen rüzgarın, bazen de seslerin anlamını kaybettiği bir yer gibi gelir. Bütün bir ömrü bir anlam arayışıyla geçmişken, nihayetinde öylesine bir arayışa düşer ki: “Cennete gitmek istiyorum.” Bu bir umut mudur? Yoksa son bir çırpınış, son bir kurtuluş arayışı mıdır?

Toprağa bastığı her yerde önce orayı işgal etti. Sessiz sedasız yaşayan varlıkları görmezden geldi. Ormanları “kaynak”, nehirleri “enerji”, hayvanları “mal” olarak gördü. Oysa toprak, kendi dilinde konuşan; sabırlı, döngüsel ve onarıcıydı. Ama insan bu dili anlamadı ya da anlamazdan geldi. Çünkü işitmek için önce susmak gerekirdi.

Sonra o toprağı kirletti. Ruhunu kirlettiği gibi, nehirleri asitle, gökyüzünü gazla, kalbini hırsla doldurdu. “Gelişmek” dedi buna. Oysa gelişme sandığı şey sadece kendi gölgesinin büyümesiydi; ışığın değil, karanlığın yayılmasıydı. İçindeki boşluk büyüdükçe, dış dünyayı tüketti. Biriktirdikçe fakirleşti.

Kirlettikten sonra ise toprağı kana buladı. Çünkü sahip olmak isteyen, koruyamaz. Hükmetmek isteyen, sevemez. İnsan önce kardeşini öldürdü, sonra komşusunu, sonra tanımadığı halkları, sonra doğayı. Her defasında bir gerekçesi vardı: “Uğruna”, “adına”, “hakkıyla”, “Tanrı’nın izniyle”, “Allahu ekber” diyerek. Oysa cennet, kanla sulanmaz.

İnsanlık, cennet gibi bir hayalin peşinde koşarak ardında cehennemi bırakıyor. Her sokak köşesinde, her coğrafyada, her ekranda bir suç, bir zulüm, bir vicdansızlık çırılçıplak karşımızda duruyor. Oysa sormamız gereken tek bir soru var: Eğer bir cennet varsa, bu kadar kötülüğü yapan insan onu hak ediyor mu?

İnsan “namus” adı altında kadını öldürüyor, sonra bunu onurla........

© Medya Günlüğü