Atomlar ve insanlar
İnsanın iç dünyasına yaklaştığımızda, karşımıza tuhaf ama büyüleyici bir ikilik çıkar.
Bir yanda, evrendeki her şeyle ortak olduğumuz atomlar vardır. Bunun yanı sıra her şeyin yapısında bulunan temel elementler karbon, hidrojen, oksijen, azot… Sessiz, sade, duygusuz, her yerde aynı olan yapı taşları. Diğer yanda ise yalnızca insana özgü olduğu düşünülen düşünce, vicdan, ahlak, sevgi, umut, irade ve sonsuz bir sorgulama yetisi. Bu iki uç arasındaki mesafe bazen o kadar geniş görünür ki insan kendine sorar:
“Eğer ben de bir taş parçasının, bir yaprağın, bir damla suyun atomlarıyla aynı maddeden oluşuyorsam? Nasıl oluyor da düşünebiliyor, hissedebiliyor, doğruyu yanlıştan ayırabiliyorum?”
Atomlar ve moleküller bu büyük kozmos senfonisinin ilk notalarıdır; fakat melodinin kendisi, onların ötesinde bir anlamın içinde şekillenir. İnsan varlığının ortaya çıkışı ise bu melodinin en karmaşık, en çok katmanlı bölümlerinden biridir. Her şey atomlarla başlar; ama insanı insan yapan süreç, onların rastgele çarpışmalarından ibaret mekanik bir uğultu değildir. Aksine, evrimsel süreçlerin sabırlı, yönsüz ama şaşırtıcı biçimde yaratıcı dokunuşlarıyla oluşmuş narin bir dokuma vardır.
Evrim, genetik bilginin aktarımı, mutasyon, doğal seçilim ve adaptasyon gibi mekanizmaların uzun soluklu bir dansıdır. Bu süreçlerin bir amacı yoktur; ama bazen sonuçları bir amaç taşırmış gibi görünür. Atomlar yalnızca harftir; yaşam dediğimiz cümleyi anlamlı kılan ise bu harflerin nasıl yan yana geldiği, hangi kurallarla birleşip nasıl çeşitlendiğidir.
Bilim bize şunu fısıldar: Atomlar rastgele davranmazlar. Belirli enerji düzeyleri, bağlanma kapasiteleri, elektron döngüleri vardır. Hidrojenin oksijenle birleşip su oluşturması, karbonun organik yaşamın esnek........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Gideon Levy
Penny S. Tee
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein