Olmak Yolunda Sahip Olmak
Bu iki kavramın anlam dünyasında iç içe geçmiş birbirinden farklı çok verimli ayrım(lar) vardır. O verimli ayrım(lar) anlaşıldığında hayatın akışı da, hazzı da daha çok verimli olur.
İnsan önce olmalıdır. Sonra sahip olma yolunda ilerlemelidir. Sahip olunanlara değer vererek, sahiplenerek ve de sahip çıkarak..
Sahiplenme, kendi öz varlığı gibi düşünme, öz varlığı gibi ve hatta ondan daha fazla kollama anlamına gelir. Sahip çıkma ise bir şeyi koruma, kollama, koruyucusu olma davranışıdır. Sağlıklı olduğu sürece sahiplenme de sahip çıkma da çok kıymetlidir, erdemli bir davranıştır.
Sağlıksız bir sahiplenme ve sahip çıkmada korkulan şey “kendinin sanma”dır. “Kendinin sanma” durumunda “hak iddia etme” söz konu olabilir. Oysa sahiplenme ve sahip çıkma, “kendinin sanma”dan daha üstündür, çok daha fazla dikkatli olmayı ve daha fazla sorumluluk hissini gerektirir, emanet alma söz konusudur.
Fanilik bilincine göre, bu dünyada bize verilen her şey -(varlık, kişilik, sağlık, makam, yetki, güç, yetenek, beceri, servet, çevre, bilgi, donanım vs.)- birer emanettir. Bu emanete sağlıklı bir şekilde sahip çıkmak esastır. Bu bir yükümlülüktür. Bu yükümlülüğü bilinçli bir şekilde yerine getirdiğimizde, hayatımıza düzen ve istikrar sunan bir ruhaniyete kavuşmuş oluruz. Zira fani olan baki olan değerlere saygı gösterdiğinde hayatın anlamı ve gayesi ortaya çıkar. Her şey kıymetini bulur. Hayatın güzelliğine bu açıdan bakmak ve ona şefkat ile yaklaşmak, insanı varoluş bilincine götürür..
Esas mesele insanda işleyen ilahi hakikatlerin örtülmemesini veya kaybolmamasını sağlamaktır. Şayet........
© Mardin Life
visit website