Dinin Direği Namaz
Allah Teâlâ, Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurur:
“Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin ve rükû edenlerle birlikte rükû edin.” (Bakara Sûresi, 43)
Bu ayet, sadece bir emri değil, aynı zamanda bir çağrıyı taşır: Rabbine yönel, hayatın keşmekeşinde kaybolma, secdeyle sükûna er. Çünkü namaz, insanı hem Rabbine yaklaştırır hem de kötülüklerden uzaklaştırır.
“Gerçekten namaz, hayâsızlıktan ve kötülükten alıkoyar.” (Ankebût Sûresi, 45)
Bu ilahi beyan, namazın sadece şekilden ibaret bir ibadet olmadığını, kalbi arındıran, ruhu terbiye eden bir sistem olduğunu gösterir. Kılınan her namaz, insanın iç dünyasında bir temizlik, bir yenilenmedir.
Namaz, sadece bedenin hareketi değil, ruhun secdesidir. Her “Allahu Ekber” diyen kalp, dünya yüklerinden kurtulup Rahmân’a yönelir. Peygamber Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem):
“Namaz gözümün nurudur.” (Nesâî, Salât, 18)
buyurarak, namazı sadece bir görev değil, bir sevgi, bir vuslat vesilesi olarak tanımlar. Namaz kılarken alın secdeye varır ama asıl secde eden kalptir. Bu yüzden İmam-ı Gazâlî der ki:
“Namaz, müminin miracıdır. Kim huşû ile namaz kılarsa, Rabbinin huzuruna kabul olunmuş olur.”
Namaz terk edilince manevî bağlar zayıflar, merhamet kaybolur, kalpler karanlıklaşır. Hz. Ömer (radıyallâhü anh) şöyle buyurur:
“Namazı terk edenin İslam’da payı yoktur.”
Zira namaz, mümin kimliğinin alametidir. Kur’an, bu hakikati şu ayetle açıklar:
“Onların ardından öyle bir nesil geldi ki, namazı terk ettiler ve şehvetlerine uydular. Onlar azgınlıklarının cezasını çekeceklerdir.” (Meryem Sûresi, 59)
Namazı terk eden, aslında Rabbine verdiği “yaşarken Sana kul olacağım” sözünü unutandır. Bu unutkanlık, ruhun kararmasıyla başlar; zamanla kalp katılaşır. İbn Mes’ûd (radıyallâhü anh),........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Sabine Sterk
Robert Sarner
Ellen Ginsberg Simon
Mark Travers Ph.d