Eğitimde Fırsat Eşitliği
Eşitlik, “ölçü ve değer bakımından eşit olma, iki şey arasındaki denklik” ve “kişilerin mevcut durumlarına bakılmaksızın herkese aynı davranış ve aynı hukuki kuralların uygulanması” şeklinde tanımlanabilir.
Eşitlik kavramı özdeşlik ya da aynılık anlamlarında da kullanılmakla birlikte, herhangi bir şeyin bireyler arasında dengeli biçimde bölüştürülmesi olarak da tanımlanır. Bireyler arasında neyin bölüştürüldüğüne bağlı olarak, birbirinden farklı eşitlik kavramlarından söz edilebilir. Eşitliğin en çok görülen üç çeşidi:
- Kurumsal eşitlik, yaşamlarının eşit ahlaki bir değere sahip olması anlamında insanların eşit doğdukları fikrini içerir
- Biçimsel eşitlik, insanların toplumsal yaşam içerisindeki haklarını ve yetkilerini belirleyen sosyal statü anlamında, en açık ifade ile hukuk karşısındaki eşitliktir
- Fırsat eşitliği, herhangi bir konuda herkesin aynı başlangıç noktasında bulunmaları ya da eşit hayat şansına sahip olmalarını belirtir
İnsan olarak bedeni ve zihni bakımdan eşit yaratılmadığımız gibi mizaç, duygu, duyarlılık ve belirli yetenekler bakımlarından da eşit yaratılmadık. Özelliklerimiz birbirinin aynı olmadığı gibi toplumdaki statülerimiz de farklıdır. Bu farklılıklara rağmen içinde bulunduğumuz toplum yaşantısında her bakımdan eşit muamele görmeye hakkımız vardır. Bu hukuksal olarak, herhangi bir devlet kurumunda ya da eğitim de böyle olmak durumundadır.
Fakat bazı durumlarda eşit davranış eşitsizliğe, daha doğrusu adaletsizliğe neden olabilmektedir. Gerçek eşitlik, tüm durumlarda yeteneklerin aynı şekilde değerlendirilmesi veya bu konuda uygulama birliği değil haklarda eşitliktir. Gerçek eşitlik karşılaştırma, çözümleme ve soyutlama gerektirir.
Mesela aynı şartlarda eğitim görmese bile öğrencilere tek bir sınav (üniversite sınavı gibi) uygulanmaktadır. Aristo’nun dediği gibi, “eşit olmayanlara eşit davranmak, eşit olanlara eşit davranmamaktan daha adil değildir.”
İki insanı karşılaştırabilmek için, her ikisinin sahip olduğu ortak bir nitelik belirlenmelidir; örneğin, boyu, kilosu, koşma veya okuma hızı veya zeka seviyeleri aynı olmalıdır. Bu şekilde bir değerlendirme ile üstünlükten veya eşitlikten bahsetmek mümkün olabilir. Genel olarak insanların birbirlerine üstün veya aşağı olarak ele alınması doğru sonuca ulaştırmayacaktır. Çünkü kişinin biricikliği, onu ölçülemez, mukayese edilemez kılmaktadır.
Fırsat eşitliği, herhangi bir konuda herkesin aynı başlangıç noktasında, eşit koşullarda başladığı bir noktayı, durumu belirtir. Fakat fırsat eşitliği, süreç içerisinde herkese aynı şekilde davranmak demek değildir. Eğitim ile ilgili olarak örneklendirilirse, bir eğitim programı bir kaynaştırma öğrencisine ve parlak zekaya sahip bir öğrenciye aynı anda uygulanırsa kaynaştırma öğrencisinin geride kalmasına neden olurken diğer öğrencinin kazanımının artmasını sağlayacaktır. Eğer kaynaştırma öğrencisine uygun bir program her iki öğrenciye uygulanırsa bu sefer de tersi durum gerçekleşecektir. Yani okula eşit şartlarda başlayan öğrencilere süreç içerisinde özel durumlarına uygun eğitim uygulanmazsa fırsat eşitliği de sağlanmamış olacaktır. Burada eşitsizlik, eşitliği sağlamış olacaktır.
Fırsat eşitliği, toplumsal, siyasal ve ekonomik kökenlerine, kısacası sınıfsal konumlarına bakılmaksızın, herkesin yetenek ve becerileri ölçüsünde yarışabileceklerini öngören liberal bir ilkedir.
Peki yetenek doğuştan mıdır? Yoksa geçmiş yaşantılarının ve deneyimin sonucu mudur? Lise geçiş sınavları ya da üniversiteye........
© Maarifin Sesi
visit website