Vefa ve Vefasızlık
Vefa; karakterden gelen bir asalettir.
Vefa; yapılan iyiliklere misliyle veya daha fazla karşılık verilmesidir. Vefa; peygamberlerin, velilerin ve erdem sahibi müminlerin sıfatı, asaletin, samimiyetin, sadakatin, nezaketin bir nişanesidir. Allah’ın nimetlerine, insanların iyiliklerine karşılık yapılan bir teşekkürün ifadesidir.
Vefanın zıddı vefasızdır. Vefa zamanımızda örneğine az rastlanan vefasızlık ise gittikçe ivme kazanan ve en çok şikâyet edilen konuların başında gelmektedir. Vefasızlık; menfaat ve çıkarı için yapılan iyiliği unutup, çıkarının peşine düşmek, sadakati terk edip ihaneti seçmek; yola çıktıklarını yolda bırakıp yolda bulduklarına değişmek demektir. Vefasızlık; bir karakter bozukluğu ve aynı zamanda bir nankörlüktür.
Nefis taşıyan insanoğlunda az çok görmezlikten gelinebilecek durumda vefasızlıklara rastlamak mümkündür. Bu açıdan bakınca vefasızlığı iki aşamada değerlendirmek mümkündür. Birinci aşama yapılan iyiliğin karşılıksız bırakılmasıdır ki, bu vefasızlığın en hafif derecesidir. İkinci aşama ise yapılan iyiliklere kötülükle karşılık verilmesidir. Bu ise vefasızlığın nankörlük boyutuna ulaşmasıdır. Şair; kendisine iyilik yapana, nankörlükle cevap verilmesini ne güzel ifade etmiştir.
“Bir adam vardı, taş yağmuruna tutmuşlardı dört koldan, başı, bağrı açıktı,
Bir tabanca verdim kendini savunsun diye, ilk kurşunu bana sıktı.”
Bestami Hazretlerine “Filan kişi senin hakkında kötülük düşünüyor” dediklerinde, Bestami: “İnanmam! Ben ona iyilikte bulunmadım ki” diye cevap vermiştir.
Bilindiği üzere Yüce Allah kâinatı zıtlıklar üzerine inşa etmiştir. Hak-batıl, adil-zalim, doğru-yanlış, iyi-kötü, güzel-çirkin, zengin-fakir, varlık-yokluk, hastalık-sağlık, vefalı-vefasız gibi her şey zıddıyla anlaşılabilmektedir. Kötüler olmasa iyilerin, yokluk olmasa varlığın, hastalık olmasa sağlığın vefasızlar olmasa vefalıların değerini anlamak mümkün müdür?
Bir toplum içinde vefalıların yanında tolere edilebilir düzeyde vefasızların da bulunması doğal bir durumdur. Doğal olmayan vefalıların adeta mumla aranır hale gelmesidir. Vefasızlığın toplumun her birimini ahtapot gibi kuşatmasıdır. Bundan daha tehlikelisi bürokraside sosyal hayatın her yerinde çıkar ilişkisini meslek haline getiren bu tür insanların hoşgörü ile karşılanır olmasıdır. Bu durum sosyal dokunun kokuştuğunun bir milletin çökme noktasına geldiğinin açık göstergesidir.
Sözlerin anlamını yitirdiği, İnsanların olduklarının dışında kendilerini takdim ettikleri bir çağımızda vefalılar ile vefasızları yüzlerine bakıp anlamak elbette mümkün değildir. Vefalı ile vefasız ancak karşılıklı yaşanmışlıklardan anlaşılabilmektedir. Önce söze bakar adam sanırız, sonra öze ve işe bakınca yanıldığımızı anlarız. Zaten olması gerekende budur. Hadisi şerifte de “Biz dış görünüşe göre hüküm veririz. Kalpteki sırları Allah bilir.” Buyrulmaktadır.
“İnsanlara teşekkür etmeyen Allah’a da şükretmez” (Ebu Davut, Edep,11) Hadisi şerifinde karakterinde nankörlük olan birisinin insanlara nankörlük yapabileceği gibi Allah’a da nankörlük yapacağı ifade edilmektedir. Ayetlerde ifade edildiği üzere; Yüce Allah vefalılar için........
© Maarifin Sesi
visit website