Mevlâna; İnsan Severdir, Bir Hümanist Değildir
Dünya milletleri arasında alim, arif, şair, mütefekkir, hoşgörü simgesi ve tasavvuf ehli gibi pek çok unvan ile tanınan Hz. Mevlâna’yı vuslatının 750. Yılında rahmetle anıyorum.
Hz. Mevlâna (30 Eylül 1207-17 Aralık 1293) Türk boylarının yaşadığı bugün itibarıyla Afganistan sınırları içinde yer alan Belh şehrinde doğmuştur. Hz. Mevlâna’nın annesi Belh Emiri Rukneddin’in kızı Mü’mine Hatundur. Babası ise Sultan’ul ulema (Bilginlerin sultanı) anlamına gelen Bahaeddin Veled’dir.
Hz. Mevlâna; 66 yıllık ömründe dine ve dünyayı birleştirici, bütünleştirici ve kucaklayıcı üslubuyla düşüncelerini başta Mesnevi olmak üzere; Divan-ı Kebir, Fîhi mâ Fîh, Mecâlis-i Seb’a, Mektûbât gibi eserlerinde kaleme almıştır.
Mevlana’nın eserleri Kuran ve Hz. Muhammed’in sahih hadislerini ihtiva eden ‘Kütüb-i Sitte’ den sonra en muteber kitaplar olarak zikredilmiştir. Zira, Onun eserleri Kuran ayetlerinin yorumundan, Peygamberimizin hadisi şeriflerinin anlatımından başka bir şey değildir. Onun için Molla Camii Hazretleri Mevlâna hakkında: “O bir peygamber değildir, lakin O’nun kitabı vardır.” Demek suretiyle hem Mevlana’nın hem de eserlerinin ne kadar değerli olduğunu dile getirmiştir.
Eserlerinde bir yöneticinin nasıl olması gerektiğini açıkça vurgulayan Mevlâna; adil olmayan yöneticileri ve haksız hüküm veren hâkimleri, haksızlığa uğrayan bir mazlumun ağzından şöyle kınamıştır. “Yoksulun gönlünü kebap edip yiyen zalim yönetici, iyice dikkat ederse görür ki kendi budunu kızartıp yemektedir.” “Emir sahibi yönetici hainlik ederse çevresindekiler de hainlik eder; Yeryüzünde hüküm verecek hâkim de bilerek yanlış hüküm verirse, Yüceler yücesi ve gerçek hâkim olan Allah tarafından nelere uğratılır? Vay onların haline, vay onların haline! Diyerek yöneticilerin halini acıklı bir şekilde gözler önüne sermiştir.
Hayatını; “Hamdım, piştim, yandım.” Sözleri ile özetleyen Hz. Mevlâna: “Hayat bir nefestir, aldığın kadar. Hayat bir kafestir, kaldığın kadar. Hayat bir hevestir daldığın kadar” sözleriyle yaşamayı bir nefes kadar kısa, dünyayı bir kafes gibi dar, dünyanın nimetlerini bir anlık heves gibi geçici görmüştür. Yine “Allah ile olduktan sonra ömürde hoş, ölümde hoş!” diyen Mevlana Rabbine kavuşmayı Şeb-i Arus’a düğün gecesine, sevgiliyle kavuşma anına benzetmiştir.
Mevlâna’da “Sema” folklorik bir gösteri değildir.
Mevlâna’nın sema etmesi sanıldığı gibi folklorik bir gösteri değildir. İslam düşüncesine ait inanç akidelerinin akıl, ruh ve sevgi üçgeni içinde sunulmasıdır. Zira Sema; sembolik olarak, kâinatın oluşumunun, insanın âlemde dirilişinin, kulluğun idrak edilip “İnsan-ı Kâmil” e doğru yönelişinin ve sonsuzluk alemine dalışının ifadesidir. Semazenin siyah hırkası mezarı, hırkanın........
© Maarifin Sesi
visit website