Hayatın Bedeli
Aylar önce köklenmiş bir menekşe yaprağının, uzun zaman sonra çoğalan yaprakları ve nihayetinde kendisinden yapraklar doğan ana kökle vedalaşma zamanı… Her şeyin bir bedeli olduğunun somut temsiliydi bu çiçek… Hayat, hiçbir şeyi hiç kimsenin yanına bırakmaz yahut hiçbir iyilik mükâfatsız kalmaz, diyordu bitkinin gelişim süreci… Yine karışmış zihni, elle tutulup gözle görülmez düşünceler bekçisi mübarek! Düşüncenin ekmek kazandırmadığını biliyor oysa ki… Ekmek, garip gurebanın emeği değil mi?
Az sonra kırmızı bir karanfil buldu, hafifçe tıklanan kapıda… Tıpkı o türküde söylendiği gibi “Kınıfır bed renk olur/Aşka düşen denk olur/İsterem başıya gele ah bir gele vah bir gele/Göresen ne renk olur…” Özlemişti… Türküleri, mevsimleri, insanları, yer sofrasında yoğurulan çiğ köfteleri… En çok bayramları, toplu iftarları, mangal ateşinde kahveleri… Sıla hasreti başkaydı işte, yeri dolmuyordu; ansızın kapıya düşen bir karanfil insanı mazide derin ve ıssız bir yolculuğa çıkarabiliyordu. Vuslat hasrete bağlıydı ama kader, kim bilir kimlere hasretti…
Babası düştü neden sonra aklına. Çiçek gibi büyütmüştü kızlarını. Öyle narin öyle temiz. Biri orkide, diğeri sardunya… Belki de bu nedenle kuş gibi uçururken onları yuvadan, gözyaşlarına hâkim olamamıştı. Biri kısık olan gözlerinin pınarı hiç kurumazdı ya bu........
© Maarifin Sesi
visit website