Sanatkâr Ruhlu Padişah: III. Selim
”Darüssade ağası İdris Ağa, seher vaktinde Sultan Selim’in kalmakta olduğu daireye gidip amcası Sultan Abdülhamit’in can emanetini teslim ettiğini, saltanat nöbetinin kendilerine geldiğini arz ettiğinde takvimler miladi 1789 yılını gösteriyordu.
III. Mustafa ve Mihrişah Sultan’ın oğlu olan III. Selim, 1761 yılında doğmuştur. Osmanlı hanedanına 40 yıl aradan sonra gelen ilk şehzade olduğu için doğumu bir hafta süren büyük şölenlerle kutlanmış, Yavuz Sultan Selim gibi cengâver bir padişah olması için adı Selim konmuştur. Küçük yaşlarından itibaren ata binmeyi, ok atmayı, devlet yönetmeyi öğrenerek tahta hazırlanmışsa da içindeki sanat aşkı güçlü bir padişah olmasından önce sanatkâr bir sultan olarak anılmasını sağlamıştır.
Saltanatı döneminde pek çok yenilik yapan Sultan Selim, şehzadeliğinde kafesteyken ülkenin durumunu kontrol ediyordu. Tahta çıkınca ilkin savaşa gitmeden maaş alan, fitne çıkararak halkı ayaklandıran, talim yapmadığı için askerlik vazifesini yerine getiremeyen yeniçeri ocağının karşısına “Nizamı Cedid” adında yeni bir ordu kurdu. İmar işlerine ağırlık verdi, eğitim ve kültür hareketleri başlattı, kâğıt fabrikaları, matbaalar, cam fabrikası kurdu, mühendishaneler açtı. Hükümdarlığı iç ve dış siyasette pek çok önemli olaylarla dolu geçti. Kendisinin milletin selâmeti için vazifelendirildiğine inandığı için elinden geldiğince bu yolda çalıştı. Avrupa’ya gönderdiği elçiler vasıtasıyla oradaki gelişmeleri takip ettiğinden Batı’ya uyum sağlamamız gerektiğini düşünerek yaptığı yenilikler ne yazık ki düzenlerinin bozulmasını istemeyenler tarafından fitne sebebi sayıldı. Yaptığı fedakârlıklara rağmen yenilikçiliği, Batıcılığı, dinden çıktığı ve zürriyeti olmaması gibi nedenlerle suçlanarak padişahlık yapamayacağı ileri sürüldü. Sadrazam Köse Mûsâ Paşa ve Şeyhülislâm Topal Atâullah Efendi tarafından........
© Maarifin Sesi
visit website