Padişah İradesine Karşı Gelen Bir Musikişinas: Said Paşa İmamı
Boğaziçi’nin ışıltılı, hülyalı dönemleriydi. Dantelalı yalıların altındaki neşeli sularda sandalların oynaştığı, yükselen ezan seslerinin göğe nağme nağme yükseldiği on dokuzuncu asırda musikinin her türlüsü zirvedeydi. Konaklarda, sarayda, mahallede okunan mevlitlerde hafızlardan birinin en tiz perdede bırakıp diğerinin aynı perde ve makamdan devam edip edemeyeceğini göz ucuyla, bıyık altından gülerek gözetlediği zamanlardı. Neşenin de kederin de hayatın olağan akışından olduğu bilinir, başa her gelenin bir hikmeti olduğuna inanılır, Yaradana “ Lütfun da hoş, kahrın da” diye şükrederek hayata devam edilirdi.
İslam inançlarına ters düşmeyen, şirke götürmeyen, putperestliği çağrıştırmayan güfte ve bestelerin mubah sayıldığı Osmanlı Devleti’nde feleklerin dönüşünün yansıması olan musikiyle kalp huzur bulur, müzik Allah’a yaklaştıran bir tür ibadet olarak görülürdü.
Yahya Kemal “Ezansız Semtler” isimli yazısında: “İşte bu rüya, çocukluk dediğimiz bu Müslüman rüyasıdır ki bizi henüz bir millet halinde tutuyor. Bugünkü Türk babaları havası ve toprağı Müslümanlık rüyası ile dolu semtlerde doğdular, doğarken kulaklarına ezan okundu, evlerinin odalarında namaza durmuş ihtiyar nineler gördüler, mübarek günlerin akşamları bir minderin köşesinden okunan Kuran’ın sesini işittiler. Bir raf üzerinde duran Kitabullah’ı indirdiler, küçücük elleriyle açtılar, gülyağı gibi bir ruh olan sarı sahifelerini kokladılar. İlk ders olarak besmeleyi öğrendiler, kandil günlerinin kandilleri yanarken ramazanların, bayramların topları atılırken sevindiler. Bayram namazlarına babalarının yanında gittiler. Camiler içinde şafak sökerken tekbirleri dinlediler, dinin böyle bir merhalesinden geçtiler, hayata girdiler, Türk oldular.” diyerek minarelerin görülmediği, ezanların duyulmadığı semtlerde yaşayan çocukların ramazan ve kandilleri hissedemeyeceğini, dolayısıyla “Müslümanlığın çocukluk rüyasını göremeyeceklerini” söyler.
Günde beş kez güzel sesle, vakte uygun bir makamda ezan işitmek güne böyle başlamak, tan yeri ağarmadan önce yeryüzüne bereket yağarken insan bedenini irrite etmeden onu yavaş yavaş adeta okşayarak uyandırmanın metodu Hz. Peygamber zamanından beri uygulanagelmiştir. Cami musikisi müezzinin ezan okumasıyla başlayarak ihlas suresinin kıraati, imamın kıldıracağı namazda okuyacağı makama hazırlayacak şekilde ve bu makamın karakteristik seslerini vermesine dikkat ederek kamet getirmesi, namazın cemaatle kılınması esnasında imamın ilk tekbirden selam........
© Maarifin Sesi
visit website