Temel eserlerin temelinde ne var?
Millî Eğitimin “temel eserler” listesi yayınladığını duydum. Yanlış bilgi değilse, bundan yıllarca öncekinin aynısı. Bir bakan el çabukluğu ile kaldırıvermişti. Böyle bir listeye ihtiyaç var mı?
Elbette çocuklarımıza dilimizin, edebiyatımızın iz bırakmış büyüklerinin eserlerini tanıtmak ve onları sevdirmek milli eğitimin ders-test girdabında çırpınan gençlerini aynı zamanda bir selamet adasına çıkarmak gibidir.
Başlangıçta 100 temel eser komisyonuna davet edilmiş, diğer sağdan soldan davet edilenlerle güzel bir liste hazırlamak için gayret göstermiştik. Fakat gördük ki, bizim mutabık kaldığımız liste bakan hazretleri tarafından el çabukluğu ile bir biçime sokulmuştur.
Bu hususla ve uygulamaları ile ilgili neredeyse bir kitap dolusu yazdık. Hatta “Neden klasiklerimiz yok?” isimli bir kitap da yayınladık. Hâlâ internette konuyla ilgili bazı yazılarımıza ulaşılabiliyor. (Yazının sonuna ekledim)
Temel eserlerin temeline nasıl dinamit konur?
Listenin başına bakarsanız görürsünüz!
Bir numaralı temel eser Nutuk!
Edebi eserler için bir liste hazırlıyorsunuz ve en başa Nutuk’u koyuyorsunuz. Tabii şimdi “efendim mevzu hassas, öyleydi, böyleydi felan feşmekan” denilecek.
Karnımızdan konuşmayalım!
Nutuk bugün atatürkçülerin dahi okuyamadığı bir kitaptır. Okuyan varsa ortaya çıksın, görelim boyunu.
İkincisi bu kitaptan edebi zevk alınmaz. Muhtevası her zaman tartışılmıştır, bütün aklı başında tarihçiler, bunun siyasi bir savunma ve ithamname metni olduğunu, tarihi belge olarak dikkatle kullanılmasının gerektiğini söylemişlerdir.
Şimdi asıl üzerinde durulması gereken, Nutuk’un bir partinin genel kurulunda okunan bir metin olmasıdır. Bir siyasi parti belgesidir. Bu hangi partidir bilmeyen beri gelsin!
Türkiye’nin siyasi olarak hiçbir seçim kazanamayan partisi!
Bu partinin kuruluşu ile ilgili ilk hamle 10 mayıs 1921’de yapılmıştır. Mustafa Kemal Paşa Meclis içinden “Müdafaa-yı Hukuk” grubunu kurduğunu açıklamış, ertesi gün de grubun başkanlığına seçilmiştir. İşte onun ilk parti başkanlığı için bu tarih kabul edilmelidir.
Bu Meclis’te büyük bir şaşkınlıkla karşılanmıştır ve meşhur hatip Erzurumlu Hüseyin Avni: “Meclisteki bütün mebuslar zaten kurulan grubun programını oluşturan esas maddelerin gerçekleşmesi için çalışmaktadır. Böyle bir grubun kurulması Meclis’te bu gayeye aykırı çalışanların mevcut olabileceği intibaını doğurmaktadır.” demiştir.
Mustafa Kemal’in Meclis’i bölerek, grup dışında bıraktığı vekilleri ötekileştirerek kendine bağlı bir yapı oluşturması işte parti hareketinin başlangıcıdır. Paşa, Meclis’in bütününü değil, bir kısmını tercih etmiştir! Bu gelecekte uygulamayı kurduğu tek adam yönetiminin ilk adımıdır.
Hikâyenin devamında, zaferden sonra Millî Mücadele Meclisi’nin feshi ve 2. Meclis’in oluşturulması vardır. Mustafa Kemal Paşa, iki dereceli de olsa bir seçimden ürkerek, çoğulcu bir parlamento yerine kendisine bağlı bir yapı oluşturmak istemiş ve ikinci seçmenlere taahhütname imzalatmıştır: “M. Kemal Paşa’nın ve Müdafaa-yı Hukuk grubunun gösterdiği adaylar dışındakilere oy vermeyeceğim” diye…
Ve Meclis, 1 kişi hariç onun seçtikleri ile doldurulmuştur!
Lozan’ı bu Meclis imzalamış, cumhuriyeti ilanına bu parti dışında........
© Maarifin Sesi
visit website