Yozgatlı Gül Baba ve Doksanüç Harbi
Muti olduk aşk hâline
Bakmadık dünya malına
Girdik erenler yoluna
Dürüst oldu imanımız
Âşık Paşa
“Düşman kavî, tâli’ zebun”dur bir vakitler. Cihan devleti gurûb etmek üzeredir. “Dost bî-perva, felek bî-rahm, devran bî-sükûn”dur. Artık, “bütün çehresi ve ruhuyla biz” olan mübarek diyarlar, bir korkulu rüya içinde “vatanda düşmanı seyretmenin ıstırabıyle” kavrulmaktadır.
Haşmetli demler sükût edeli çok olmuştur. Fatihlerin evlâtları ateşle imtihan edilmektedir. Akıncı cedlerin şimşek gibi bir hatıra olan nal sesleri, bilip de özlediğimiz saadet asırlarına ait vecd kaynağıdır sadece.
Mevsim hazandır!
Ölümden beter bir özleyişin ürküntü veren sancısı kıvrandırmaktadır.
Bütün efrad, kaderde olduğu için âsûde bir bahar ülkesine girer gibi ölüme kucak açar. Ya da Bursa’nın devamı olan şehirlerden, “ayrılık çok sürse de biz sende olmasak bile sen bizdesin gene” tesellîsiyle ayrılmanın verdiği hicranın derinlerde olan sızısı içinde, dünya durdukça unutulmayacak bir müebbed melâle mahkûm olarak muhacir olup vatanın en mübarek kısmına dahil olur.
Altı asır vatan kılınmış Balkanlardaki bozgun Ahmet Hamdi Tanpınar’ın “Tuna’nın bizim tarafta kalan şehid anavatan parçası” diye tarif etiği Rumeli’ni kaybımız ve göçler, en dayanılmaz acıdır!
Avrupa Türkiye’si Rumeli’nin, zihinlerin bulanıp idraklerin körleşmesi sonucu göz göre göre elden çıkması sîneleri dağlar. Evlâd-ı Fatihan, beşer tâkatini zorlayacak ağır bir yükün altında kalır!
Seferberlik nesli büyüklerin can sohbetlerinden hatırlarladığım şu sâde hakikati denk düşmesi bakımından pek mânidar ve dağlayıcı bulurum:
Yozgat ulemasından ve belediye reislerinden Erzurumluzade Hafız Ömer Efendi’nin sohbetlerinde: “Rumeli deyip geçmeyin. Her biri Anadolu cesametinde ülkeler katbettik!” deyip ağlarmış.
Ömer Efendi Anadolu’ya kıyasla Rumeli’nin fizikî büyüklüğünden bahsetmeyip vatan idrakinin kudretini ifade ediyordu sadece! Rumeli’nin her bir parçası Anadolu ile eş değer görülüyor ki, asıl değerli olan budur!
Anadolu, Rumeli’ye böylesi yüksek ve billur bir zaviyeden bakıp o mübarek diyarların elden çıkmasına yanarken, zaman, daha çetin bir durakta karar kılar!
Birinci Cihan Harbi başlar, görülmediği kadar dehşetengiz bir manzara ortaya çıkar!
Belâ sağanağının en yamanı cihan harbi, zamanın en zor durağı olur ve pek yaman vurur, aratır geçen günleri!
Buna rağmen ulu kocalar, ak pürçekli analar ve Mehmedler, istiklâl ve istikbâline karşı yapılan taarruzu, yokluğu, yetim kalmanın beşer tâkatinin çok üstündeki derdini, ikbâli yâd ettikçe ağırlaşan idbarı ve feleğin daha atacak ne tokadı varsa alayını göğüsler!
Ardısıra başlayan Millî Mücadele’de........
© Maarifin Sesi
visit website