Türkiye’nin beka meselesi
Ekonomik kriz ve dolayısıyla sosyal huzurun bozulma tehdidinin yanı sıra bugünlerde Türkiye’nin çok büyük iki sorunu vardır. Bunlardan biri farklı uyruğa sahip sığınmacıların sistematik bir şekilde, kitleler halinde ve olabildiğince yoğun şekilde ülkeye göç etmesidir. Bir diğeri ise PKK destekçilerinin bazı Batılı devletlerin desteğini arkasına alarak artık her yerde ve her platformda sözde Kürdistan’ın kurulması taleplerini daha gür bir şekilde dile getirmesidir. Bu nedenle Türkiye tarihinde hiç olmadığı kadar büyük bir beka sorunuyla karşı karşıyadır. Elbette benzer bir durum KKTC için de geçerlidir. Fakat bölge ve bizim için de kilit bir ülke olan Türkiye’nin zora girmesi hepimizi doğrudan etkileyeceği ve ancak Türkiye güçlü oldukça bizdeki sorunlar da peyderpey çözülebileceği için bu yazıyı aylar öncesinden söz verdiğimiz üzere anavatan için kaleme aldık.
Türkiye ne yazık ki son yıllarda eskisinden daha çok bölücü hainleri besleyen ve onlarla asimetrik mücadele eden bir ülke haline gelmiştir. Öyle ki bir yandan Türk Silahlı Kuvvetleri dağda bölücü terör örgütü PKK'yla mücadele ederek şehit verirken diğer yandan onun siyasi uzantıları gerek TBMM’de gerekse yerel yönetimde ülkeye fiilen ve fikren meydan okuyor, ülkenin kaynaklarını “Teröristan”ın kurulması yönünde tahsis ediyor. Buna rağmen Anayasası Mahkemesi’nin, HDP ve DEM’i kapatmamakta ısrar etmesi vicdana sığmamaktadır. AYM bu tutumuna uzun bir süredir bağlı kalsa da sözü geçen partilerin düpedüz terör örgütünün siyasi ayağı olduğu gerçeği değişmemektedir. Öyle ya, geçmişte yapılan polis baskınlarında bu teşkilatlara ait yerleşkelerde Apo’nun posterleri ve bölücü propaganda malzemeleri gibi terör örgütüne ait birçok delil elde edilmişti. Bunun yanında zamanında partinin en üst kadrolarındakilerin sarf ettikleri “Başkan Apo’nun heykelini dikeceğiz” ve “Türkiye’yi tükürüğünde boğacağız” gibi ihanet dolu cümleleri de unutmayalım. Nitekim bu partilere ait bireylerin Türkiye Cumhuriyeti’nin resmi makam arabalarıyla dağa para ve gençleri kaçırdıklarını, bürolarında gençleri devşirdiklerini, bundan birkaç sene önce hendek kazmak suretiyle Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde adeta iç savaş çıkarttıklarını da hatırlayalım. Bu sebepten dolayı eski genel başkanları başta olmak üzere bugün bu partiyle iltisaklı birçok kişi cezaevindedir. En son birkaç hafta önce Hakkâri Belediye Başkanı aynı nedenlerden tutuklanmış ve yerine İçişleri Bakanlığınca kayyum atanmıştı. Bu bölücü partinin diğer illerde çıkardığı belediye başkanları da araştırıldığında, büyük oranda aynı suçlara bulaştığı görülebilir. O nedenle bu partinin galip geldiği birçok yerde aynı tarifenin uygulanması hukuken ve vicdanen tercihten çok bir zarurettir. Aksi takdirde Türkiye hiç uğruna şehit vermeye devam edecek ve ne yazık ki dolaylı olarak şehitlerin kanı yerde kalacaktır.
Parantez
Sözü geçen partinin gerek Türkiye’de gerekse KKTC’de Kürtlerin temsilcisi olduğunu öne sürerek ve sözüm ona “Kürt Sorunu” sebebiyle onların mecliste yer alması gerektiğini savunarak bu yapıyı meşrulaştırmaya çalışan, kendini aydın zanneden tatlı su Atatürkçülerine de yeri gelmişken iki çift lafımız olacak.
Yolundan gittiğinizi düşündüğünüz Atatürk, altı ilkesinden birini milliyetçilik ilan ederek “Türk Milleti” kavramının farklı etnik kökenleri aynı gaye etrafında şekillendiğini vurgulamamış mıydı? (Gerçi Osmanlı döneminde Türkmenlerin özellikle de Alevilerin Kürtleşmiş olduğu varsayılıyor ki buna göre Kürtlerin içinde ciddi oranda asimile olmuş Türkmenler olduğundan........
© Kıbrıs Postası
visit website