“Böl, parçala, yönet” siyaseti: Ortadoğu rejimleri nasıl oluştu?
Ortadoğu, 120 yıldır huzur bulmuyor.
Neden?
İflah olmamak üzere tasarlanan ve kurulan ülkelerden oluşuyor da ondan…
Gazze’de yıllardır devam eden işgal ve abluka politikalarının doğurduğu vahşet ve insanlık dramı, son haftalarda zirveye ulaşan İran-İsrail gerilimi ve doğrudan çatışmaya dönüşen gelişmeler; Ortadoğu’nun yalnızca bölgesel bir rekabet ve çekişmenin değil, üzerinde uzun uzun çalışılmış çok kapsamlı ve sistematik bir kurgunun pençesinde olduğunu gösteriyor. Bölgede yaşananlar, yakın dönemden kaynaklanan tesadüfi olayların ve kısa vadeli sebeplerin sonuçları değil; yüzyılı aşan emperyal hegemonya mühendisliğine dayalı bir tasarım ve müdahale sürecinin günümüzdeki tezahürlerinden ibaret.
Medeniyetlerin beşiği; onlarca farklı dil, din, mezhep, kültür ve etnisite kökeninden gelen insanların yaşadığı bu bölge, tarih boyunca istilalara ve kanlı çatışmalara sahne oldu. Buradaki halklar, Milattan sonra, 20’inci yüzyılın başına kadar Roma/Bizans, Emevîler, Abbâsîler, Selçuklular ve Osmanlıların hakimiyeti altında katı ve otoriter bir anlayışla yönetilmiş olsalar da yaklaşık 2000 yıl boyunca, görece barış ve istikrar içinde yaşadılar. Bölgede hüküm süren imparatorlukların, ekonomik canlılığı ve üretim düzenini, ticaret yollarının denetim ve güvenliğini sağlayan, yerel özerklik ve çeşitlilikle idari bütünlük arasında dengeyi gözeten kurumsallaşmış merkezi otoritesi; farklı sosyal, kültürel ve etnik kimlikleri barındıran mozaik bir yapıyı, zaman zaman isyanlar ve iç çatışmalarla sarsıntıya uğrasa da bu kadar uzun bir süre bir arada tutmayı başardı.
Dünyada genel olarak imparatorlukları ortadan kaldıran ve ulus devletleri yaygınlaştıran Birinci Dünya savaşının sona ermesiyle birlikte, Osmanlı imparatorluğu da tasfiye edildi ve 1918’den itibaren Ortadoğu’da İngiliz-Fransız ortak kurgusu yapay devletler ve “mandater yönetim” dönemi başladı.
1918’e kadar hüküm süren düzen, klasik imparatorlukların otoritesi altında, bütüncül ve bir arada yaşamayı mümkün kılan, “merkezi siyasal hakimiyet” modeli iken; 1918’den sonra savaşın galiplerinin, bölgeyi “ulus devletler” temelinde etnik ve dini kimlikler üzerinden bölüp parçalayarak yönettikleri “modern emperyalizm” dönemine geçildi.
Modern emperyalizm dönemi; bölgede etnisite, din ve mezhep farklılıklarına dayalı fay hatlarını bilinçli biçimde harekete geçirecek şekilde; yapay sınırlarla çevrili, gelecekte sürekli gerilim ve çatışmaların yaşanmasına ve istikrarsızlık üretmeye programlı siyasi oluşumları sahneye çıkardı.
Ortadoğu, İngiltere’nin tasarımcısı olduğu modern emperyalizmin; bölgeyi askeri, siyasi, stratejik, ekonomik ve kültürel bakımdan uzun vadeli denetim altında tutmak, dolaylı yönden tam bağımlı ve yönlendirilebilir hale getirmek üzere prototip siyasi araçlar........
© Karar
