Hayaller ve gerçekleşenler arasındaki uçurum
Türkiye’de doğum oranları rekor seviyede düştü. Son TÜİK rakamları işin durdurulamaz boyuta geldiğini de gözler önüne seriyor.
Verilere ve doğum istatistiklerine göre Türkiye’de toplam doğurganlık hızı kayıtlara geçen en düşük seviyeye geriledi.
2001 senesinde 2,38 olan doğurganlık hızı, yani bir kadının yaşamı boyunca dünyaya getirdiği ortalama çocuk sayısı, 2023 yılına gelindiğinde 1,51’e düştü.
Oysa iktidara gelişten itibaren “en az 3 çocuk” mottosu dillere pelesenkti. Gidilen her yerde özellikle kadın ve yaşlılarla ilgili paneller, oturumlarda en az 3 çocuk doğurma gerekliliğinden bahsedilirdi. Genç nüfus karşısında bir hitap yapılacağında hemen ilk konu buydu.
2008 senesinde yapılmış olan bir hitapta “Sizinle bir Başbakan olarak değil, dertli kardeşiniz olarak konuşuyorum. Biz genç nüfusumuzu aynen korumalıyız. Bir ekonomide asıl olan insandır. Bunlar Türk milletinin kökünü kazımak istiyor. Yaptıkları aynen budur. Genç nüfusumuzun azalmaması için en az üç çocuk yapın.”
Dertli kardeş olarak samimâne duygularla sarf edilmiş bu sözler müteakip seneler boyunca da devam etti;
“İş işten geçmeden her ailede en az 3 çocuk olmalı. Nüfusumuz ne kadar artarsa o kadar güçlü oluruz” sözleri 2009’da 2014 senesinde ise bir düğün esnasında yapılan konuşmada “doğum kontrol ihaneti yaptılar, neslimizi kurutma yoluna gittiler” sözleri sarfedilmişti.
Seneler, senelerce konsepte yakın her ortamda bu sözler yinelendi. Birilerinin kökümüzü kurutmasından bahsedildi, doğum kontrolünün büyük ihaneti yinelendi. Nüfusun, genç nüfusun öneminden bahsedildi ancak temenniden öteye geçemeyen bu sitemler sonunda büyük bir gerçekle de yüzleştirdi…
TÜİK........
© Karar
visit website